25 Aralık 2014 Perşembe

Handan - Ayşe Kulin



              Kitapta bölüm bölüm, Halide Edip Adıvar’ın Handan isimli eserindeki karakter, Ayşe Kulin'in Handanını ziyaret ediyor. Kitabın bu kısımları Handan'ın biraz iç hesaplaşmasını anlatıyor. Ayşe Kulin'in her bayan kahranının olduğu gibi burada da Handan öz güveni olan, rahat hareket eden, cesur, tabular karşısında durabilen en önemlisi birey olabilmiş bir insan. Kitapta eleştirebileceğim en saçma bölüm ise, kendine kardeşi tarafından emanet edilen yeğeninin gezi olayları sırasında tutuklanması, bu sürede Handan'ın kafa dinlemek için karaburun tarafında bir sahil kasabasına gitmesi.
Toplum olarak çok balık hafızalıyız. Kitapta gezi olaylarını yurtdışında yaşamış ve Türkiye geldikten sonra olaylara şahit olmuş bireyler gözünden anlatıyor. O dönemde sosyal medyayı çok iyi izlemiş ve yalaka medya harici kanallarda yaşanan olayları detaylı olarak görmüş biri olarak, bazı şeyleri ben de unutmuşum. Aslında unutturuldu demek daha doğru. Öyle bir medyamız var ki, Gezi PArkında insanlar öldürülürken haber kanalıyım diyen kanallar penguen belgeseli yayınlamıştı. Kitapta RTE'nin gezi olayları sırasında ispatlı yalanları da yer alıyor. 






www.dr.com dan alıntıdır.

Yalnız bir kadın mutlu olabilir mi?

"aşklarını kendileri yaratır, sonra da elleriyle yok mu ederdi bütün kadınlar, yoksa ben mi böyle tuhaftım? Yalnız bir kadın güçlü olabilir miydi? Mutlu olabilir miydi?"

Başına buyruk haliyle; hataları, sevapları, acıları, sakarlıkları, sonsuz içtenlikteki aşkları ve zaaflarıyla hepimizden bir şeyler taşıyan, ama aynı ölçüde özgün, benzersiz bir karakter, Handan… 70'lerin çocuğu Handan, hayatının son derece hassas bir noktasında (yaralı bereli orta yaşında), Halide Edib Adıvar'ın ölümsüz eseri Handan'ın eşliğinde bir keşif, bir hesaplaşma yolculuğuna çıkmaya zorlanır. Bu yolculuk ki aşklar, aldatmalar, aldanmalar, ölümler ve entrikalardan geçecek, dahası, İstanbul'un tarihinin en hareketli, en renkli ve en "gazlı" günlerini, hem de tam ortadan kat edecektir…

Ayşe Kulin her güçlüğe, her şarta göğüs geren ve "asla pes etmeyen" bir kadının, Handan'ın sıra dışı, şakrak ve capcanlı hayat mücadelesine davet ediyor okurları.
(Tanıtım Bülteninden)


Ciltsiz (Karton Kapak): 

Sayfa Sayısı: 272

Baskı Yılı: 2014


Ciltli (Sert Kapak): 

Sayfa Sayısı: 330

Baskı Yılı: 2014


Dili: Türkçe
Yayınevi: Everest Yayınları

12 Aralık 2014 Cuma

Gerçeğin Masalı - Aziz Nesin



     Aziz Nesin'in politik eleştiri tarzında kısa hikayelerinden oluşan bir kitap. Bazı hikayelerde günümüze göndermeler var. Yine hırsızlık, yolsuzluk, dini kullanarak siyaset yapmak. Fakat abartılı hikayeler bile yaşadığımız günleri anlatmaya yetmiyor. Tımarhaneden kaçan ve yönetimi ele geçiren delilerin anlatıldığı hikaye mükemmel.



 
KİTAP DETAYI
 
Sayfa : 159 sayfa
Orjinal Dili : Türkçe
Basım Tarihi : 2006

6 Aralık 2014 Cumartesi

Kurtadam - Boris Vian

               

              Birbirinden kötü kısa hikayelerin olduğu bir kitap. Belki Boris Vian tarzını anlayamadım ama bana göre olmadığı kesin. Okuduğum ilk ve son kitabı olacak. Kitaba adını veren, Kurt Adam, hikayelerden birisi.Beğendiğim hikaye ise Aşkın Gözü Kördür oldu.


Dolunay gecesi, yoğun bir üşüme duygusuyla, ateşten titreyerek aniden uyandı. Ayak başparmağının üzerinden, evcil salyangoz Frederic'i kibarca alıverdi. Yabancı bir dünyada yaşaması gerektiği düşüncesiyle büyük bir dehşete kapıldı. "Nereye gidiyorsun, kentsoylu?" sorusuna bir cevap bulması gerekiyordu. Boris Vian masumiyetini, taklit edilemez güçlü ve özgür tarzını, 13 öyküsüyle yeniden ortaya koyuyor. Kendini öldürtmekten daha tehlikeli ne olabilir?

Türkçe (Orijinal Dili:Fransızca)
159 s. -- 1. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 20 cm
İstanbul, 0
ISBN : 2780070000244

Not : Yukarıdaki bilgiler idefix kitap tanıtım sayfasından alınmıştır.


20 Kasım 2014 Perşembe

Halkın İradesi - Jasper Kent

          
             Danilov beşlemesinin 4. kitabı. Bu sefer başrolde Aleksy'in torunları Luka ve Mihail var. Yine Yuda ve Zimeyeviç yenilmeyen düşmanlar. Bir de Vurdulak Dayı Dimitriy var tabi. Kitaba ismini veren Halkın İradesi örgütü, Çar rejimine karşı, halk adına özgürlük mücadelesi veren, bence terörist, acımasız bir çete. Gözlerini kırpmadan gerekirse kendi arkadaşlarını bile öldürüyorlar. Mihail, dedesi gibi cesur, doğruları yapmaya çalışan ve Romanov hanedanlığını koruyan, aynı zamanda bu hanedanlığın kanını taşıyan bir kahraman. Annesi Tamara'dan öğrendiklerini ve Yuda'nın araştırmalarından okuduklarını kitap boyunca çok iyi kullanıyor. Kitabın belli bölümlerinde Yuda nın geçmişi hakkında anlatılan olaylar var. Zaten biliyorduk ama Yuda vampir değilken bile vampir karakterine uygun bir kişilik. Kitap bu sefer ağırlıklı olarak St.Petersburg da geçiyor. Bu yıl dolmuşa bindiğimiz Nevsyki Bulvarı, gezdiğimiz saray meydanı ve bronz at heykeli, yazlık saray, petro pavel kalesi, kazan katedrali gerçekten çok güzel yerler,  gezilip görülmeli. 5. Kitabı bekliyoruz.


Can Yayınları Tanıtım Bülteninden Alıntıdır.

Türkmenistan, yıl 1881. Gök Tepe Kalesi'nin zindanında bir tutsak var. İki yıldır bağlı olduğu sandalyeden kalkmamış, elli yıldan uzun süredir gün ışığını görmemiş biri. Şehir, Rusların kuşatması altında, çok geçmeden de düşüyor. Rus ordusundaki bir albay, çok özel bir nedenle burada bulunuyor. Albay Otrepyev kalenin mahzenine iniyor. Ne var ki, onun gelişi tutsak için özgürlük anlamına gelmiyor; albay sadece yeni bir zindancı, üstelik eski bir dost, yeni bir düşman. İkisi birlikte daha da eski bir düşmanla buluşmak için Rusya'ya dönüyorlar.
St. Petersburg'da başvampir Zimeyeviç, her zamanki gibi pusuda bekliyor. Çar II. Aleksandr'a gücünün yetmeyeceğini biliyor ama yeni çareviç için durum farklı. Otrepyev tutsağı ona getirince, Zimeyeviç ihtiyacı olan her şeyi elde etmiş olacak. Geriye sadece çarın ölmesi kalıyor. Ne var ki Gök Tepe'den gelen yalnızca Otrepyev'le tutsağı değil. Peşlerinden gelen subay, ne çarı ne Otrepyev'i ne de Zimeyeviç'i umursuyor. O kendi ailesinin intikamını almaktan başka bir şey düşünmüyor.
Bu arada çarın halka tanıdığı birtakım özgürlükler, halkın daha fazlasını istemesine yol açıyor; bazıları ise mutlak özgürlüğün diktatörün ölümüyle gerçekleşeceğine inanıyor. O inançla 1 (13) Mart 1881 günü Çar II. Aleksandr'a yaptıkları suikastle Rus tarihinde önemli yeri olan Halkın İradesi (Narodnaya Volya) örgütü, dünyadaki terörist örgütlerin ilk örneklerinden biri.
1812'de Rus tarihinin en kara dönemi sayılan Napoléon işgali sırasındaki gerçek olayları çarpıcı bir vampir öyküsüyle harmanlayarak başlayan "Danilov Beşlisi", bir yandan Danilov ailesinin, diğer yandan Romanov Hanedanı'nın korkulu rüyası olarak tam yüz elli yıl sürüyor ve çarlığın düşmesi, Danilov ailesinin son üyesinin de o korkulu rüyayı bitirmesiyle sona eriyor. Beşlemenin dördüncü kitabı olan Halkın İradesi de diğerleri gibi bir solukta okunan sürükleyici bir roman.
(Tanıtım Bülteninden)
.

--------------------------------------------------------------------------------
512 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 20 cm
 ISBN : 9789750721984
--------------------------------------------------------------------------------
 
Çeviri : Samim Sakacı

Bay Düdük - Aziz Nesin

 
           Aziz Nesin’in kısa hikayelerden oluşan bir başka kitabı. Hikayelerin hepsi çok güzel. İlk baskısı 1958 yılında yapılmış, benim okuduğum 15. baskısıydı. Hikayelerden çıkardığım temel sonuç ;
Daha 50-60 yıl öncesinden, karaktersiz, ikiyüzlü, düzenbaz bir toplum olma yolunda emin adımlarla günümüze geleceğimiz belliymiş. Neyse her toplum hak ettiği gibi yaşar.
 
 
 
 
 
Aşağıdaki kısım D&R tanıtım bülteninden alıntıdır.
 
 
Maçtan çıktık. Musa, fır fır öttürüp bize yol açıyor.
Düzlüğe çıkınca,
-Arabaya binelim dedi.

Binelim binmesine, ama nasıl bineceğiz? Ben diyeyim
beşyüz kişi, siz deyin bin kişi, araba, otobüs bekliyor.
Bir boş araba geldi mi, yüz kişi birden koşuyor.

-Bize iki günde sıra gelmez.
Musa,
-Sen dur! Dedi.

Önümüzden bir taksi gerçekten, cebinden düdüğü çıkarıp
fıır fıır öttürdü. Düdüğü öttürmesine, hızla giden taksi
döndü, geldi önümüzde durdu. Biz taksiye bindik. İşin
şaşılacak yanı, boş arabaya saldırmadı. Arabada,
-Ulan Musa, yoksa sen trafik müdürü mü oldun? Dedim.
Parmağını dudağına götürüp "sus" işareti yaptı.
Nişantaşıda taksiden indik. Musa cüzdana davrandı.
Şoför:
-Ayağını öpeyim, para istemez kurban olayım... Para
almadı.
-Şoför tanıdık mı? Dedim.
- Yoo..dedi.
-Ulan Musa, yoksa sen polis müdürü mü oldun?



Sayfa Sayısı: 136

Baskı Yılı: 2005


Dili: Türkçe
Yayınevi: Nesin Yayınevi
 

 

8 Kasım 2014 Cumartesi

Shantaram - Gregory David Roberts

             Kitap çok uzun olmasına rağmen keyifle okunuyor. David Roberts (Lindsay, Lin, Linbaba, Shantaram) bombay günlerini detaylı olarak anlatıyor. Öylesine farklı kesimlerden öylesine detay veriyor ki , Bombayda yaşayan bir Hintli bile bu kadarını bilemez. Kitapta karakter tasvirleri çok güzel yapılmış. Onlarla ilgili gelişmelerde bazen üzülüyor bazen seviniyorsunuz. Prabaker karakteri çok komik, duru, saf ama sonrası çok hüzünlü. Karla büyüleyici ve kahramanımızın büyük aşkı, Kadirbhai, baba gibi gördüğü kişi fakat kahramanımız kitabın sonunda gerçeklerle yüzleşiyor, biraz hayal kırıklığı biraz aldatılmışlık var ama herşeyi olgunlukla karşılıyor. Kitabın hapishane ve Afganistanda geçen bölümleri çok ama çok sinir bozucu ve üzücü. Bu kitap ne anlatıyor derseniz, Hindistan, yaşam tarzı, gelenekleri, arkadaşlık, mafya, savaş, aşk, romantizim, felsefe fakat bence en önemlisi kanun dışı kişilerin bile belli bir düzeni belli bir sistemi Bombayda kurmuş olmasını anlatıyor. Kitap bir bu kadar daha olsa yine okunur, yazarın kendine bağlayan bir büyüsü var. En çok merak ettiğim konu bu zaten. Böyle bir kitap nasıl yazılır ?

              Bu kitabı okumadan önce dünyada görülebilecek yerler listesinde benim için Hindistan vardı. Fakat artık bırakın Hindistanı görmeyi, civarındaki ülkelere bile gitmem. Bu arada kitapta bahsedilen nüfus konusunda rahatlık, şu andaki iktidarın hedefleriyle çok uyumlu, umarım Türkiye hiçbir zaman Hindistan olmaz.

 
 
 
 
 
www.dr.com.tr den alıntıdır.
 
“Aşk, kader ve yaptığımız seçimler hakkında bildiklerimi öğrenmem çok uzun sürdü, dünyanın pek çok yerini dolaşmam gerekti ama hepsinin özünü bir anda, bir duvara zincirlenmiş halde işkence görürken kavradım.”

“Eşsiz, kesinlikle çok cesur ve inanılmaz vahşi. Shantaram en zengin hayal güçlerini bile hazırlıksız yakalayacak.”
-Elle

“Shantaram ilk cümlesiyle tavlıyor. Heyecanverici, dokunaklı ve korkutucu... Muhteşem bir roman.”
-Detroit Free Press

“Çok zekice... Canlı karakterlerle dolu.Ama Shantaram'daki en güçlü karakter şehrin ta kendisi, Bombay. Roberts'ınHindistan'a, orada yaşayan insanlara duyduğu içten sevgi, kitabı okumayı daha da zevkli kılıyor. Roberts bizi Bombay'ıngecekondularına, uyuşturucu satılan mekanlarına, batakhanelerine, barlarına götürüyor ve, siz de gelin, diyor. Biz de gidiyoruz.”
-The Washington Post



Sayfa Sayısı: 863

Baskı Yılı: 2014


Dili: Türkçe
Yayınevi: Artemis Yayınları

11 Ekim 2014 Cumartesi

İstanbul'un Halleri - Aziz Nesin

                    


             İstanbul da geçen kısa hikayelerin anlatıldığı bir kitap. Hikayeler genellikle İstanbul da yaşam ve İstanbulda değişen insanlar, davranışlar, kültür üzerine kurulu eleştiriler içeriyor. Hikayelerin hepsi birbirinden güzel, İstanbul'u Yaşamak en beğendiğim hikaye.

 
 
 

28 Eylül 2014 Pazar

Kötü Kan - Arne Dahl

 
 
               Yine bir seri katil, üstelik Amerikadan İsveç'e gelen. İlk kitapta olduğu gibi, sisteme ve gizli servislere çok ciddi eleştiriler var. İsveç halkının kapitalist sistem ile nasıl değiştiği ve değerlerini nasıl yitirdiği de anlatılıyor. Kitap genel olarak biraz ağır ilerliyor fakat yarısını geçtikten sonra tempo gayet iyi.

 
 

 

(Tanıtım Bülteninden)

 

Ölümcül adımlarıyla İsveç'in asude sokaklarını arşınlayan Amerikalı bir seri katil: Bakir Vietnam ormanlarından kopup gelen Kentucky Katili…

 

Dahl okurlarının yakından tanıdığı A Takımı, kurbanlarını Vietnam işkencesiyle öldüren katilin izini sürerken, Arne Dahl da okura sürekli "Neden İsveç?" sorusunu sorduruyor. İsveç, Amerikanlaşmanın bedelini mi ödüyor yoksa? Katil, aslında HiçKimse mi? Dahl'ın şaşırtıcı bir politik derinlik ve analizle "Kim?" sorusundan, "Neden" sorusuna taşıdığı polisiyesi gerilim dozu yüksek politik-felsefi bir eleştiri de aynı zamanda.

18 Temmuz 2014 Cuma

Serenad – Zülfü Livaneli

        

                Zülfü Livaneli için, özgeçmişinde,  müzisyen, politikacı, senarist, yönetmen, yazar olduğu belirtiliyor. Bence yazar tarafı bütün niteliklerinin önüne geçiyor. Lafı dolandırmadan çok açık ve basit bir şekilde olayı anlatıyor, sizi olayın geçtiği dönemde yaşatabiliyor. Bu farklı ve değerli bir özellik. Kitabı okurken Struma hakkında daha önce bilgim olduğu için de çok üzüldüm. O durumda, yürekli kişilerin çıkıp, vatanı, milliyeti, ırkı ne olursa olsun o insanları kurtarması gerekirdi. Her ne kadar Struma gemisi Rus donanması tarafından vurmuş olsa da bu ayıp hepimizin ayıbıdır. O insanlar kurtarılmalıydı. Kitapta tahmin edeceğiniz gibi Struma ile ilişkili bir aşk hikayesi ve bunun yanında aslında ne kadar iç içe geçmiş milletlerden oluşmuş bir ülke olduğumuzu da anlatıyor.


www.dr.com.tr den alıntı, tanıtım bülteni
Roman okumak istiyorsanız…
Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi’nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran’ın (36) ABD’den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner’i (87) karşılamasıyla başlar.
1930′lu yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile’ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir.
Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor.
Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad’da Zülfü Livaneli’nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz Dengesi.
Ciltsiz (Karton Kapak):
Sayfa Sayısı: 484
Baskı Yılı: 2011
Ciltli (Sert Kapak):
Sayfa Sayısı: 484
Baskı Yılı: 2011
e-Kitap : 
Sayfa Sayısı: 336
Baskı Yılı: 2011
Dili: Türkçe
Yayınevi: Doğan Kitap

1 Temmuz 2014 Salı

Bir Hıristiyan Masalı - Mine G. Kırıkkanat


Hıristiyanlığın büyük bir sahtekarlık üzerine kurulduğu hatta bu sahtekarlığın aptalca yapıldığının belgelerle anlatıldığı bir kitap. Kitabı okurken ilginç detaylar veriliyor. Ortaçağ dönenimde din adamlarını sebep oldukları ölümler ve yağmalar hakkında detaylı örnekler var.






www.dr.com.tr den tanıtım yazısı.

Papalık makamı ve devletinin kurucu yasası, Vatikan'ın gizli arşivlerinde "Donatio Constantini" başlığıyla yer alan Büyük Konstantin'in vasiyet belgesi, dünya tarihinin en büyük sahtekârlığı, Avrupa'yı Asya'dan ayıran siyasal oluşumun temel yalanıdır.

Böyle bir vasiyet yoktur. Papalık devleti bir tezgahtır ve Papa'ların ne ruhani, ne de siyasal meşruiyeti vardır. Büyük Konstantin'e atfedilen sahte vasiyet, Hıristiyan dünyaya önderlik ve devletler üstü yetki makamını, Konstantinopolis'ten Roma'ya kaydırmaya yaramıştır.

Bir Hıristiyan Masalı, 1684 yıl önce dünyanın merkezi İstanbul'a karşı kurulan çokuluslu komplonun, polisiye tadında tarihidir. İstanbul, 1123 yıl süreyle Roma İmparatorluğu'nun başkentiydi. Sadece 561 yıldır bizim mülkümüz. Geçmişini doğru okuyamazsak, geleceğini çaldırabileceğimiz bir mücevher.

Çünkü komplo baki…

Komplocular, pusuda.
(Tanıtım Bülteninden)



Sayfa Sayısı: 188

Baskı Yılı: 2014


Dili: Türkçe
Yayınevi: Kırmızı Kedi

31 Mart 2014 Pazartesi

Dante Denklemi - Jane Jensen

 
            Kitabı okurken, biraz sıkıldım biraz şaşırdım. Yaklaşık yarısına kadar bilimsel bir çalışma ve sonuçları hakkında tahminleri anlattı. Bunun yanında bu araştırma ile ilgilenen gizli servisler yavaş yavaş konuya dahil oldu. Ne olduysa kitabın ortalarına doğru oldu. Sanki kitabın ikinci yarısını başka birisi yazmış. Herşey sonra derece mantık çerçevesinde giderken bir anda başka dünyalar ve başka ırklar söz konusu oldu. Kitap güzel ya da çirkin gibi açıklamalar yapmamaya dikkat ediyorum. Fakat bu kitabı kimseye öneremem. Büyük kısmını serviste okudum, yoksa biteremiyebilirdim.
 
 

17 Ocak 2014 Cuma

Ötekiler - Tuncay Özkan

 



            Bu ülkede yaşayan herkesin okuması gereken bir kitap. Ötekiler, teröristlerin açısından yaşananları  değerlendiren ama terörist ile askerin birine karıştığı olaylar içeren bir kitap. Kitap korkunç, yaşanmış gerçekleri gözler önüne seriyor. Bu terörist batağına girince çıkmak neredeyse imkansız. Tam kurtuldum derken, roman kahramanının durumuna düşmek mümkün. Herşeyiyle hüzünlü bir hikaye. Daha üzücü olan ise kitap bittiğinde hissedilen ümitsizlik.
Ümitli olmak çokta mümkün değil, teröristlerle vatanseverlerin birbirine karşıtığı bir dava ve sonuçlar kimseyi ikna etmeyecek gibi görünüyor.
         




Kitap Tanıtım Bülteni

Bu romanda geçen olaylar, yerler ve kişiler gerçektir. Olayların tamamı gerçek bir yaşam öyküsünden kurgulanarak romanlaştırılmıştır.
Dersim’in Sığşo Köyü’nde doğdu. Dağlarda devrimci oldu, Şam’da PKK’lı, Elazığ’da itirafçı, Silivri’de Ergenekoncu…
“Terörist Başı” Abdullah Öcalan’ın hevaliydi, yıllarca çatıştığı, düşmanı Genel Kurmay
Başkanı İlker Başbuğ’un “suç ortağı” yapıldı.
Hep “ötekilerin” tarafına düştü.
Dersim dağlarından, Silivri’nin bulutlarına yükselen gerçek bir yaşamın romanı.
Tuncay Özkan, Hüseyin Yanç’ın gözünden dağdaki yaşamı, kadın gerillaların dağlardaki yaşamını, kadınlığın ve aşkın yasaklanışını, yasak aşkları ve sevişmeleri, dağlarda doğan ve terk edilen bebekleri, basılıp yakılan köyleri, bölge insanının gerçeğini anlatıyor. Savaş hali içinde insanın nasıl vahşileşebileceğini; karşıdaki, düşman, bizden olmayanlarla yani “öteki”lerle yüzleşmenin ve onun da sadece bir
insan olduğunu fark etmenin tüm düşmanlık ve savaş duygularını nasıl altüst edeceğini yaşanmış hikâyelerle aktarıyor.
Ötekiler, adı unutturulmaya çalışılan bir entelektüelden çatışmaların ve savaşın içindeki insanlık dramını gözler önüne seren çarpıcı ve ön
yargıları yıkacak bir roman.