31 Mayıs 2020 Pazar

Londra - Edward Rutherfurd

Milattan önceki dönemlerden başlayarak, günümüze kadar Londra'da geçen tarihsel hikayeler anlatılmış. 21 bölümden oluşmuş, daha doğrusu 21 kitap diyebiliriz. Farklı çağlarda birbiri ardına tarihi olaylar anlatılarak, hikayeler kurgulanmış. Hikayeler her ne kadar birbirine bağlı olmasa da, aynı ailelerin fertlerini kuşaktan kuşağa anlatılıyor, bu aileler Ducket, Silversleeves, Bull, Barnikel soyadları ile anılıyor. Günümüz Londra semtlerinin isimleri nereden gelmiş tek tek anlatıyor. Globe tiyatrosu nasıl kurulmuş, William Shakespeare ve eserlerinin sahnelenmesi de dönemin karakterleriyle anlatılmış. Shakespeare her ne kadar yazdığı eserler tartışma konusu olsa da, aslında İngiliz edebiyatı Shakespeare öncesi ve sonrası diye ikiye ayrılır. Shakespeare sonrası İngiliz edebiyatı var olmuştur denilir. Bu arada, İngiliz diye bir ulus var mı ? Kitap boyunca bu sorgulanıyor, Londra'ya kuzeyden gelen keltler ve vikingler, sonra adayı işgal eden saksonlar ve germenler daha sonra ise ticaretin merkezi olan Londra'ya dünyanın her yerinden gelen bütün dünya vatandaşları. Günümüzdeki İngiliz vatandaşlarının genetik yapısı, büyük ihtimal dünyanın her yerinden çıkar. Kitapta anlatıldığı gibi, Newyork da yaşayanlara Newyorker denmesi doğru ama Londra'da yaşayanlara Londralı ya da Londra'da yaşayanlar denemesi gerektiği öneriliyor. 

Kitabı okumak zor, eğer korona günlerine rastlamasaydı, herhalde bitiremezdim. Sıkıntıdan herşeyi okumaya başladım. Evde okuyabileceğim herşeyi okur hale geldim. İngilizlerin nasıl Amerika'ya göç ettiği, aslında Amerikaya giden Londralıların %70'i niteliksiz, işsiz ya da kralın baskısından kurtulmak için kaçmış ailelermiş. Bir kısım insanlar ise, kanun kaçağı olarak Amerika'ya gitmiş. Kitabın ilerleyen bölümleri okumaktan keyif aldığım ve daha güzel olduğunu düşündüm. George dönemi ya da george tarzı kavramının ne olduğunu hep merak ederdim. Aslında George isimli mimarların, birbirine benzer mimari tarzları ile oluşmuş, başka kaynaklarda ise; 1830 yılına kadar İngiltereyi yöneten George isimli kral döneminde oluşan kırsal ingiliz mimari tarzı olarak anlatılıyor. Son bölümlerde anlatılan bazı hikayelerin konusunu biliyordum, ya okudum ya da izlemiştim. 

Aşağıdaki tanıtım bülteni ve fotoğraf  dr.com.tr  sitesinden alınmıştır.




Aristokratlar ve taş ustaları, bİracılar ve toptancılar, meclİs üyelerİ ve fahİşeler, demİrcİler ve mezar soyguncuları... Londra'NIN HİKAYESİ boyunca, tıpkı Thames Nehrİ gİbİ durmaksızın akan yaşam, her sınıftan her çeşİt İnsanIarı, bu eşşiz şehrin tarihine dönüştürüyor. Londra, belki de dünyadaki tüm şehirlerden daha çarpıcı bir tarihe sahiptir. Ve artık, bu şehrin hikayesinin eşsiz bir sesi var. Bu epik romanda Edward Rutherfurd, okuru, Roma Dönemi'nden Tower Bridge'in Victoria Dönemi mühendislerine ve bugünkü liman alanının gelişimine dek yüzlerce yıllık bir yolculuğa çıkarıyor; renkli karakterlerinin yaşam öyküleri ve maceralarıyla, Londra tarihinin derin ve dokunaklı zenginliğine can veriyor.

"Yaz sonunda, ağaçların döktüğü yapraklar yerde birikir. Sonrasında toza toprağa karışıp gideceklerini düşünürsünüz ancak aslında hiçbir zaman tamamen yok olmazlar. Aynısı insanlar için de geçerlidir. Özellikle de bir şehirde... Her yıl, her yüzyıl, ardında kalıcı izler bırakır. Bunlar birikip sıkışır, yer yüzeyinin altında kaybolur. Fakat insan hayatına dair ufak bir parça kalır. Bir Roma seramiği, bir madeni para, Shakespeare zamanından bir toprak pipo... Hepsi bir yerlerde durur. Onları sadece birer nesne olarak görmeyin. Çünkü o para, o pipo bir zamanlar birine ait olmuştur; yaşayan, seven, her gün bizim gibi nehre ve gökyüzüne bakan birine. Biz, yer altında saklanan milyonlarca, milyonlarca pencereden birini açıyoruz."

"Edward Rutherfurd'un muhteşem romanı Londra, İngiliz tarihinin önemli olaylarını bir araya getiriyor. Rutherfurd, titiz bir araştırmayla, mükemmel bir sonuç elde etmiş. Zengin dokusunda kaybolacağınız bir roman."
-The New York Times-

"Çok az edebi roman bize modern insanın tarihi hakkında bu kadar çok şey söyler ya da bir şehre karşı böylesine merhametlidir."
-Daily Telegrap-
(Tanıtım Bülteninden)



Sayfa Sayısı: 1104

Baskı Yılı: 2013


Dili: Türkçe
Yayınevi: Artemis Yayınları

İlk Baskı Yılı : 2013

Dil : Türkçe




19 Mayıs 2020 Salı

Metro 2033 - Dmitry Glukhovsky

Kitabın, oyunu ve filmi yapılmış, Nükleer bir savaştan sonra insanların metroda yaşamak zorunda kalması anlatılıyor. Kitabı okurken amaçsızca Moskova metrosunda dolaşan Artyom'un başından geçen olaylar anlatıyor gibi geliyor. Fakat finali çok başarılı. Moskova'yı gezmeden önce metro hatlarını ve özellikle bazı istasyonları araştırmıştım, gidip gördükten sonra da büyülenmiştim. Bildiğim, Kızıl Meydan'a çok yakın olan metro istasyonları, kitapta detaylı olarak anlatılıyor. Her ne kadar kitapta çok bahsedilmese de, birçok istasyon adeta müze gibi ve büyüleci bir atmosfere sahip. Zaten Moskova büyüleyici bir kent. Kitabı önermem, zor okudum, bütün seriyi okumayı planlamıştım ama vazgeçtim. 

Aşağıdaki tanıtım bülteni ve kitap fotoğrafı www.dr.com.tr sitesinden alınmıştır.


Yıl 2033... Nükleer savaş sonrası enkaz haline gelen dünyada insan soyu neredeyse tükenmiş, radyasyon yüzünden kentler yaşanamaz halde... Hayatta kalan birkaç bin kişi yeraltına, dünyanın en büyük nükleer sığınağı olan Moskova Metrosu'na sığınıyor. Burası insanoğlunun son kalesi.

Yeraltındakiler için en büyük tehlike Karadelililer. İstasyonlar mini devletlere bölünmüş. İdealler, dinler, temiz su gibi nedenlerle bir araya gelmiş halklar. Duygular yerini içgüdülere bırakmış. Tek bir amaç var: Ne pahasına olursa olsun hayatta kalmak.

Genç Artyom'a, yaklaşmakta olan karanlık tehlikeye karsı halkı uyarmak için Metro'nun kalbi, "Polis" istasyonuna gitme görevi verilir. Metro'nun kaderi belki de tüm insanlığın kaderi Artyom'un elindedir artık...
(Tanıtım Bülteninden)



Sayfa Sayısı: 600

Baskı Yılı: 2015


Dili: Türkçe
Yayınevi: Panama Yayıncılık

İlk Baskı Yılı : 2015

Dil : Türkçe


Dönüşüm - Franz Kafka

Kafka insanları aydınlıkta ya da karanlıkta görür, kendisi karanlıkta yer almaktadır. Karanlık aslında azınlığı ya da ezilmiş kesimi temsil eder. Dönüşüm kısa, ama üzerinde konferanslar verilen bir hikaye. Gregor'un bir böceğe dönüşmesi, sanki bir iş kazası ile olumsuz bir olayın yaşanmasını anlatıyor. Dönüşüm, sadece Gregor'un bir böceğe dönüşmesini değil, Grete'nin idealize edilmiş kişiye dönüşümünü anlatıyor. Sebebini bilmiyorum ama Kafka'nın hayatını okuduktan sonra ikinci kez bu hikayeyi okudum ve daha çok etkilendim. Gregor aslında hiç ümidini kaybetmiyor ama onu istemeyen ailesi Gregor'u çoktan silmiş durumdalar, bu kısmı çok üzücü. Kafka'nın mutlu sonu yoktur denilir, bütün eserlerini okumadım ama doğru olabilir.

Aşağıdaki tanıtım bülteni ve fotoğraf www.dr.com.tr sitesinden alınmıştır.


Arka Kapak Yazısı (Tanıtım Bülteninden) 


İlk olarak 1915’te yayımlanan Dönüşüm, hikâyenin kahramanı Gregor Samsa’nın kendini bir sabah dev bir haşereye dönüşmüş halde bulmasıyla başlar ve hayatındaki değişiklikleri aktararak devam eder. Edebiyat dünyasında Kafka’nın en popüler eserlerinden biri sayılan yapıt, sade bir dille okuyucuya “toplumun farklı olanlara yaptığı muamele” hakkında bir fikir kazandırırken, diğer yandan küçük burjuva toplumlarındaki aile yapılarını en ince ayrıntısına kadar gözler önüne sermektedir. Dönüşüm ile Kafka, bir insanın haşereye dönüşmesini, soyut bir kavram olarak değil de, toplumsal ve felsefi birtakım etkilerle ele almıştır. Kafka; Gregor’un annesi, babası, kız kardeşi Grete, hizmetçileri, patronu, yarattığı diğer karakterler ve tema çeşitliliği ile okuyucuyu kendine bir kez daha hayran bırakır.

Kapak Uygulama: Hazar Ata
Editör: Nil Tuna



Hamur Tipi : 2. Hamur
Ebat : 12,5 x 19,5
İlk Baskı Yılı : 2018
Baskı Sayısı : 1. Basım
Orijinal Adı : Die Verwandlun