31 Aralık 2020 Perşembe

1Q84 - Haruki Murakami

 Kitabı, George Orwell'in 1984 kitabından sonra okumam büyük şans oldu. 1Q84 kitabını okumadan önce mutlaka 1984 kitabını okuyun, Rus klasiklerini de okumak faydalı olur. Bu kadar uzun bir romanı bitmesin diye okursunuz, kitabın bir büyüsü var. Sizi bir süre sonra içine çekiyor. Bu büyüleyici dünya yaratma tarzı, Dostoyevski’nin eserlerinde görülüyor, uzun anlatımlar sonucunda yeni bir dünya tanımlar daha sonra sizi içine çeker, bu dünyadaki karakterden biri gibi hissetmeye başlarsınız.  

Kitabın kahramanlarından Tengo ve Aomame geçmişten günümüze öyle detaylı anlatılıyor ki, sanki tanıdığım iki karakter, yazar nasıl başardı bilmiyorum ama düşününce, dış görünüşleri bile gözünüzde canlanıyor. 

1Q84 tek kitap gibi okumuş olsam da 3 adet devam niteliğinde kitaptan oluşuyor. Özellikle final bölümü nasıl bitti anlamadım. Kitap çok uzun olsa da, aslında hikaye bence çok kapsamlı değil. Kitap ile ilgili tek eleştirim, anlatılmış olayların tekrarlarının fazla olması. Geçmişte yaşanan bazı hikayeleri 2-3 kez tekrar ele alıyor, bu kısımları ve 3. kitapta yer alan cenaze merasimi kısmını hızlı okumak lazım. 


Aşağıdaki tanıtım bülteni ve fotoğraf ww.dr.com.tr sitesinden alınmıştır.





1Q84 Kitap Açıklaması


"Yürekten sevdiğin bir insan varsa, bir kişi olsun yeter, hayatın kurtulmuş demektir"

Sarsıcı bir yolculuğa hazır mısınız?

Öyleyse kemerlerinizi bağlayın. Erkekleri, titizlikle geliştirdiği bir yöntemle öteki dünyaya gönderen genç bir kadınla tanışacaksınız. Ve amansız bir takiple onun peşine düşen fanatik bir cemaatin müritleriyle…

Romantik misiniz?

Evet, bu kitapta aşk da var… İki dünya bir araya gelmeden mümkün olmayan bir aşk.

Yaşadığınız dünya gerçek mi, hiç düşündünüz mü?

Düşündüyseniz, paralel bir evrene geçmek sizi heyecanlandıracaktır o zaman.

Hayatı algılayışınızı değiştirecek bir kitabın kapağını açmak üzeresiniz şu an.

Yaşayan en büyük yazarlardan biri olarak kabul edilen Haruki Murakami başyapıtı, tüm dünyada milyonlarca satan kitabı 1Q84'le bir imkânsızı başarıyor.

Nefesinizi kesecek bir macera romanını, gerçek nedir, insan neye inanmalı, aşk dünyayı kurtarabilir mi soruları ekseninde bir yürek atlasına dönüştürüyor.






Ciltli:

Sayfa Sayısı: 1256

Baskı Yılı: 2016


e-Kitap:

Sayfa Sayısı: 1086

Baskı Yılı: 2012


Dili: Türkçe
Yayınevi: Doğan Kitap

İlk Baskı Yılı : 2012

Dil : Türkçe



22 Kasım 2020 Pazar

İçimizdeki Şeytan - Sabahattin Ali

 İki yüzlü ve yozlaşmış toplumu anlatmış.Peki herşey bu kadar kötü mü yani herkesin içinde bir şeytan var ve O mu karar veriyor ? Hayır elbette, aslında bilinç, birikim, içi dışı bir insanlar için böyle bir sorun yok. Kitapta anlatıldığı gibi

“İçimizde şeytan yok! İçimizde aciz var! Tembellik var! İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey:Hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var!” (s.262, YKY)

Yani içimizdeki şeytan ya da Poe nun söylediği gibi içimizdeki kötülük daha kuvvetlidir söylemi doğru değil, bir çeşit savunma mekanizmasıdır.

Hikaye basit gibi görünse de, kitap kendini okutuyor. Macide'nin yaşadıklarını anlatan bir hikaye. Macide ve Ömer birbirlerini sevmelerine rağmen gerçek hayatta işler istedikleri gibi gitmiyor. Macide, Ömer ve  Bedri karakterleri için yapılabilecek çok eleştiri var ama kitabın sonunda hepsinin çok olgun ve akıllı olduğunu anlıyorsunuz. Finali dramatize edilmemiş, mantıklı olarak sonlandırılmış bir hikaye.


Aşağıdaki tanıtım bülteni ve fotoğraf kitap.ykykultur.com.tr/ sitesinden alınmıştır.


Sayfa Sayısı: 256
Boyut: 13.5 x 21 cm
Tekrar Baskı: 63. Baskı / 10.2020

‘İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin: daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… İçimizde şeytan yok… İçimizde aciz var… Tembellik var… İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var…’ Bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın ‘kapana kısılmışlığını’ gösteriyor Sabahattin Ali. Aydın geçinenlerin karanlığına, ‘insanın içindeki şeytan’a keskin bir bakış.




28 Ekim 2020 Çarşamba

The 100 - Kass Morgan

Kitabı okuyup, daha sonra Netflix'de dizisini izledim. Temel konu olarak aynı olsa bile kitapla dizi arasında çok fark var. Karakterler farklı, dünyada yaşanan olaylar farklı. Rahat okunabilir, sürükleyici bir kitap. Serinin ilk kitabı, diğer kitapları okumak gereksiz. Dünyada yaşanan felaket sonrası insanlar uzayda, uzay gemileri komplekslerinde yaşamaya başlamış ama bir süre sonra burada bulunan kaynakların tükenmekte olduğunu öğreniyorlar, yıllarca bilimsel olarak bir gelişim sağlamamışlar. Çok mantıklı değil aslında. Tekrar dünyaya dönme daha doğrusu suçluları dünyaya gönderip, denek olarak kullanmak üzerine kurulu bir kitap.

Aşağıdaki fotoğraf ve tanıtım bülteni www.dr.com.tr sitesinden alınmıştır.




Onlar Yalancı, Onlar Hırsız, Onlar Asi, Onlar Kahraman Onlar İnsanlığın Kaderini Belirleyecek 100 Genç...

Yaşanan nükleer felaket dünyanın sonunu getirmiş, bu büyük felaketten sağ kurtulan insanlar 300 yıl boyunca Dünya'nın yörüngesindeki bir uzay gemisinde varlıklarını sürdürmüştür. Tükenmeye yüz tutan kaynaklarla koloniyi ayakta tutmaya çalışan yöneticiler, nüfusu kontrol altında tutmak için en sert tedbirleri almakta, hafif suçlar için bile idam cezası uygulanmaktadır. Öyle ki çocuk suçlular on sekiz yaşına geldiklerinde idam edilmektedir. Ama ölümlerini bekleyen bu gençlerin artık çok önemli bir görevi vardır. Gözden çıkarılmış genç suçlulardan oluşan 100 kişilik bir ekip, geçen zaman içinde yerleşime hazır hale gelip gelmediğini test etmek için Dünya'ya gönderilecektir. Koloninin geleceği, onların elindedir.

100 ekibi farklılıklarını, geçmiş hesaplaşmalarını bir kenara bırakıp birleşmeli ve bilinmezlerle dolu Dünya'da hayatta kalmaya çalışmalıdır. Ama ihanetler, sırlar, henüz bitmemiş ve yeni başlayan aşklar gün yüzüne çıktıkça bir arada kalmaları gittikçe zorlaşacaktır.
(Tanıtım Bülteninden)



Sayfa Sayısı: 300

Baskı Yılı: 2014


Dili: Türkçe
Yayınevi: GO!

İlk Baskı Yılı : 2014

Dil : Türkçe



Hercule'ün On İki Görevi - Agatha Christie


Hercule'ün 12 görevi, 12 kısa dedektif hikayesinden oluşuyor. Her hikayeden önce Yunan mitolojisine dayalı bu görevlerden bahsediliyor, sonra polisiye bir olaya uyarlanıyor. 

12 Görev:

Tahmin edeceğiniz gibi Hercule Poirot bunları çok kolay çözüyor. Agatha Christie kitaplarının genel kalitesinin çok altında bir kitap, bu kitap yerine başka bir şey okuyun.

 Puan : 2/10

Aşağıdaki fotoğraf ve tanıtım bülteni www.dr.com.tr sitesinden alınmıştır.




Dış görünümüyle Hercule Poirot'nun mitolojik Yunan kahramanı Herkül (Hercule) ile uzaktan yakından bir benzerliği yoktu. Fakat bu zeki dedektif de Herkül gibi toplum içinde meydana gelen tatsız olayların sorumlularını bulup yakalamakta ustaydı.
Emekli olmasına yakın, on iki vakanın çözümünü üstlenen Poirot, tarihte işlenmiş suçlardan çıkarımlar yapıp becerilerini kahramanca kullanarak olayları çözümleyebilecekti.



Sayfa Sayısı: 336

Baskı Yılı: 2009


Dili: Türkçe
Yayınevi: Altın Kitaplar

İlk Baskı Yılı : 2009

Dil : Türkçe



14 Eylül 2020 Pazartesi

Görünmez Koleksiyon/Unutulmuş Düşler/ Karda - Stefan Zweig

Birbirinden güzel üç hikayeden oluşmuş bir kitap. Aynı gün başlayıp bitirmek istiyorsanız, kitabınızı buldunuz. 

Görünmez Koleksiyon 

Bir koleksiyoncu olarak beni farklı biçimde etkiledi. Elimde pul ve para koleksiyonu var, 60 yıldan eski ama para etmediğini geçen yıl öğrendim. Para etmesiz için belli kriterleri sağlaması gerekiyor. Benim koleksiyonum görünmez değil ama değersiz. Hikayede anlatılan yıllarda Almanya'daki yüksek enflasyon o kadar büyük boyutlarda ki, paralar tek yüzlü basılıyor ve sokaklar paralarla dolu, çünkü parayı elinize aldığınız gün değeri düşmüş, kısa süre sonra ise hiçbir değeri kalmıyor. Hayal etmek zor ama bu konuda iktisat tarihinde o kadar ilginç hikayeler var ki, bazıları inandırcılıktan uzak geliyor. 


Unutulmuş Düşler

Geçmişte aşk yaşamış ama farklı tercihler sonucu ayrı düşmüş bir çiftin tekrar karşılaşmasını anlatıyor.


Karda

Hüzünlü bir hikaye, savaşın ne denli kötü ve ne kadar acımasız olduğunu anlatıyor. 


Aşağıdaki fotoğraf ve tanıtım bülteni www.dr.com.tr sitesinden alınmıştır.



  Bu adamların aç gözlülüğüne karşı koymak imkansız. Dün gece dükkanıma şöyle bir baktığımda gerçek değeri olan o kadar az şey kalmıştı ki her an kepenkleri kapatabilirim. Babam ve büyükbabamdan kalan iyi bir iş yapıyordum ama dükkan çer çöple doluydu. 1914'ten önce bir işportacı bile bunları tezgahına koymaya utanırdı.
  
  Unutulmuş Düşler
  
  Pozisyonunu hiç değiştirmeden baktı, sıcak gün ışığının göz kamaştıran nehri altına uzanan ve fosforlu gözlerle yeni gelenin kim olduğuna ilgisizce bakan bir kediye benziyordu. Ayak sesleri hızla yakına geldi ve üniformalı bir uşak kadının önünde durup ona bir kartvizit uzattı, sonra beklemek için biraz geri çekildi.
  
  Karda
  
  Karanlık çöküyor. Caddelerdeki telaş ve koşturmaca, işleriyle haşır neşir insan kalabalığının oradan oraya koşturması çok uzaklardan gelen ve sadece ritmik, monoton akşam vaktini bildiren kilise çanlarıyla bozulan bir ses uğultusuna dönüşüp yavaş yavaş ölüyor. Günün teşalı gözlerinden uyku akan işçiler için bitiyor, ışıklar azalıyor ve giderek seyrekleşiyor, en sonunda da tamamen sönüyor. Şehir hemen uykuya dalan yalnız, güçlü bir yaratık gibi uzanıyor

(Tanıtım Bülteninden)

 

Hamur Tipi : 2. Hamur

Ebat : 13,5 x 21

İlk Baskı Yılı : 2017

Baskı Sayısı : 1. Basım

Dil : Türkçe



13 Eylül 2020 Pazar

Sessiz Ev - Orhan Pamuk

Orhan Pamuk bir röportajında bütün kitaplarının aslında birbirine bağlı, birbiriyle ilişkili olduğunu söylemişti. Sessiz Ev kitabı, ilk kitabı olan Cevdet Bey ve Oğulları kitabından sonra yazdığı ikinci kitap, 11. bölümde bahsedilen "savaş sonrası zengin olan ışıkcı Cevdet", bir önceki kitabın baş karakteridir. Kitap depresif bir biçimde başlayıp, okuru çok üzecek şekilde bitiyor. Okurken sürekli olarak vakitsiz ölenleri sorgulayan bir yaklaşım var, bunun sonucu olarak yaratıcı yok şeklinde yorumlar, bilim ile dinin birlikte olamayacağının sık sık vurgulanması kitabın ilginç yönlerinden biri. Diğer bir konu ise; aslında inanan kişilerin bile inaçlarını sorgulamaktan korktukları için inanmaya devam ettiklerini söylemesi. 


Aşağıdaki fotoğraf ve tanıtım bülteni www.dr.com.tr sitesinden alınmıştır. 




Nobel Ödüllü yazar Orhan Pamuk’un 1983 yılında yayımlanan ikinci eseri Sessiz Ev, üç kardeşin babaannelerini ziyaret etmek üzere İstanbul’daki Cennethisar kasabasında geçirdikleri bir haftayı konu edinmektedir.


Orhan Pamuk, Sessiz Ev kitabını 32 bölüm halinde kurgulamıştır. Her bölüm farklı karakterlerin gözünden anlatılmaktadır. Romandaki zamanın, 12 Eylül 1980’de yaşanan askerî darbeden kısa bir süre önce geçmesi nedeniyle darbeden önceki siyasî ve toplumsal gerginlikler romanda derinden hissedilmektedir. 


Sayfa Sayısı: 304

Baskı Yılı: 2016


Dili: Türkçe
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

İlk Baskı Yılı : 2014

Dil : Türkçe






20 Haziran 2020 Cumartesi

Defterimden Portreler - İlber Ortaylı

Tarihte önemli karakterler hakkında kısa makalelerden oluşmuş bir kitap. İlginç bilgiler içeren detaylar var. Edebiyat yönüyle değil, tarih kitabı olarak okunması gerekiyor. Eğer kitabı almadıysanız, Milliyet gazetesinin arşivinde, kitapta yer alan bütün makaleler var.

Aşağıdaki fotoğraf ve tanıtım bülteni www.dr.com.tr adresinden alınmıştır.




Türkiye'nin önde gelen tarihçilerinden İlber Ortaylı bu sefer defterini okurlarıyla paylaşıyor. Okuduklarını, tanıdıklarını, hocalarını kendi gözünden anlatıyor. Tarihe yön veren kişiler, günümüzün tanınan, tartışılan, konuşulan isimleri Ortaylı'nın kaleminden yeniden canlanıyor.
Defterimden Portreler’in ilk bölümü dünya tarihinin büyük tarihi şahsiyetlerini bir araya getiriyor. Bu şahsiyetler arasında imparatorlar, alimler, müzisyenler, şairler, mimarlar, padişahlar ve askerler yer alıyor: Julius Sezar, İmparator Augustus, Büyük Konstantin, Sultan Alparslan, İbn-i Haldun, Fatih Sultan Mehmed, Emir Timur, Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail, Kanuni Sultan Süleyman, Mimar Sinan, Prens Eugen, Beethoven, Şair Puşkin, Lev Tolstoy, II. Abdülhamid, Gazi Osman Paşa ve Enver Paşa...
Defterimden Portreler’in ikinci bölümünde çağdaş Türkiye'den portreler yer alıyor. Özellikle burada ismi geçen simaların birçoğunun İlber Ortaylı tarafından bizzat tanındığı düşünüldüğünde, tüm okuyucular için ortaya son derece duygusal ve oldukça samimi sayfalar çıkıyor. Bu isimlerden bazıları şöyle: Osman Ertuğrul Efendi, Neslişah Sultan, İhsan Doğramacı, Semiha Berksoy, Bülent Ecevit, Nejat Göyünç, Oktay Aslanapa, Halil İnalcık, Süreyya Faruki, Recep Yazıcıoğlu, Andreas Tietze, Cemil Meriç, Yılmaz Öztuna, Mübahat S. Kütükoğlu, İsmail Cem, Mübeccel Belik Kıray, İrene Melikoff, Füsun Akatlı, Muhibbe Darga, Hasan Celal Güzel, Semavi Eyice...
Defterimden Portreler, dünyanın ve ülkemizin en önemli şahsiyetleri arasında dolaşmak, onlarla tanışmak ve en önemlisi de onları anlamak isteyenler için sıra dışı bir kitap olma özelliği taşıyor.

(Tanıtım Bülteninden)


Hamur Tipi : 1. Hamur
Ebat : 13,5 x 21
İlk Baskı Yılı : 2018
Baskı Sayısı : 1. Basım

11 Haziran 2020 Perşembe

İnsan Neyle Yaşar? - L.N. TOLSTOY

Kitap, 6 farklı kısa hikayeden oluşuyor
1-) İnsan Neyle Yaşar?
2-) Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez
3-) Mum
4-) Kızlar Büyüklerden Akıllı
5-) İnsana Çok Toprak Gerekir Mi?
6-) İlyas

Hikayeler inanç, sevgi, adalet, ahlak üzerine öğütler veriyor. Sanki dini bir kitap okumuş gibi hissettim. Halinden memnun, şikayet etmeyen bireylerden oluşan bir toplum olunması için, caydırıcı sonlar içeren hikayeler. Tepkisiz toplumlar oluşturmak için kurgulanmış gibi.Bence hikayelerin okumaya değmez ama ilginç bir tarzı var, okuyorsunuz.

Aşağıdaki tanıtım bülteni ve fotoğraf www.dr.com.tr sitesinden alınmıştır. 



Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Anna Karenina, Savaş ve Barış, Kreutzer Sonat ve Diriliş'in büyük yazarı, yaşamının son otuz yılında kendini insan, aile, din, devlet, toplum, özgürlük, boyun eğme, başkaldırma, sanat ve estetik konularında kuramsal çalışmalara verdi. Bu dönemde yazdığı öykülerde yıllarca üzerinde düşündüğü insanlık sorunlarını edebi bir kurgu içinde ele aldı. Tolstoy, insan sevgisi ve inanç konularını ustalığının bütün inceliğiyle işlerken, İnsan Neyle Yaşar? ile gerçek hayatı yansıtan tabloların içinde yeni bir ahlak anlayışını ortaya koydu.


İnce Kapak:

Sayfa Sayısı: 112

Baskı Yılı: 2016


Ciltli:

Sayfa Sayısı: 112

Baskı Yılı: 2016


e-Kitap:

Sayfa Sayısı: 95

Baskı Yılı: 2012


Dili: Türkçe
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
İlk Baskı Yılı : 2012
Dil : Türkçe

8 Haziran 2020 Pazartesi

2035 Sonun Başlangıcı - Ali Demirsoy

Kitap temel olarak küresel ısınmanın nasıl olduğunu ve engel olmanın önemini anlatıyor. Verilen çok güzel örnekler var, gelişmiş ülkeler karbon salınımını en yüksek yapan ülkeler, yani küresel ısınmaya katkıları en yüksek fakat Kyoto anlaşmasını imzalamıyorlar. Kitabın adında geçen 2035 ise hesaplanan sonun başlangıcı, daha 2035 yılına kadar zaman var demek yanlış, belli bir noktadan sonra geri dönüş mümkün değil, birbirini tetikleyen eko sistemde eğer önlemler alınmazsa, yaşam 2100 yılına gelmeden bitecek. 
Kitap ilginç bilgiler içeriyor, severek okudum. 
Not:Aşağıdaki tanıtım bülteni ve fotoğraf www.dr.com.tr sitesinden alınmıştır.


Dünya tarihinde birçok felaket yaşandı.
Bu seferki felaket ne gökyüzünden ne de yerin içinden geliyor.
Bizzat insanın neden olduğu çevre kirlenmesi ve özellikle küresel ısınmadan geliyor.
1950 yıllarında denizlere dökülen zehirli kimyasal maddelerin miktarı 1 milyon tondan 650 milyon tona ulaştı.
Dünyadaki ısı düzenlemesini tuttuğu karbondioksitle sağlayan resiflerin %30’u bu kimyasal maddelerden öldü.
Dünyadaki sıcaklığı güvenli sınırlar içinde tutacak karbon dioksit partiküllerinin atmosferdeki miktarı 380 olması gerekirken, bu oran şimdilerde 410’lara tırmanmış durumda.
Atmosfer ısınıyor; kutuplardaki ve dağlardaki buzlar eriyor; 2 milyar adamın yaşadığı kıyılar tehdit altında.
2035 yılında Hindistan, Pakistan, Bangladeş’i besleyen nehirler, Ganj ve İndus Nehirlerinin kuruyacak.
En az 1,5 milyar insanın zorunlu göç edecek.
Bu kitap size çok zamanımızın kalmadığını, 2035 yılından sonra insanlık ve dünya tarihinde hiç görülmemiş yıkımların başlayacağını; 9 milyar insandan 7 milyarının topun ağzında olduğunu bilimsel rakam ve tespitlerle anlatmaya çalışıyor.
Güneş sistemimizde ve Evrende yerleşeceğimiz başka bir yer yok.
Hayal görmeyip; elbirliği ile 100 milyon canlının yuvasını kurtarmaya çalışalım.

(Tanıtım Bülteninden)

 

Hamur Tipi : 2. Hamur

Ebat : 13,5 x 23

İlk Baskı Yılı : 2019

Baskı Sayısı : 1. Basım


Son Av - JEAN-CHRISTOPHE GRANGE

Almanya'nın köklü ailelerinden Geyersberg ailesinin bir varisi öldürülüyor. Ailenin Nazi suçlularla ilişkisi var ve ipuçlarından Porsche'nin kuruluşuna göndermeler yapılıyor. Fransız polisi ve Alman polisi birlikte çalışıyor, sebebi tahmin edeceğiniz gibi sınır bölgesinde Fransa tarafında işlenen bir cinayet, ölen ise Alman vatandaşı olduğu için. Niemans yine bildiğimiz gibi, öfke kontrolü yapamıyor ve ortağı İvana ile birlikte depresyonda, aile kavramına karşı, sebepleri ise bence çok geçerli. Kitabın sonu beklenmedik şekilde değil bence tam beklendiği gibi bitiyor, sadece mantık yürütmek yeterli. Hikaye akıcı ama Grange stardartlarının altında.

Not:Aşağıdaki tanıtım bülteni ve fotoğraf www.dr.com.tr sayfasından alınmıştır.


Kara orman’da son av başladı… ardında hiçbir iz bırakmayan avcı kim?

Komiser Niémans, yardımcısı Ivana Bogdović’le Alsace bölgesinde işlenen vahşi bir cinayeti çözmeye gider. Kendi karanlık geçmişlerini de yanlarında götüren iki polis, Kara Orman’da saklanan bir sırrın peşine düşerler. Kızıl Nehirler’in başkahramanı Niémans’ın dönüşünü müjdeleyen Son Av, kökeni Nazi Almanyası’na kadar giden sürprizlerle dolu bir gerilim…

 

(Tanıtım Bülteninden)

 

Hamur Tipi : 2. Hamur

Sayfa Sayısı : 304

Ebat : 14 x 23

İlk Baskı Yılı : 2020

Baskı Sayısı : 1. Basım

Dil : Türkçe




Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm - Zülfü Livaneli

Stockholm'de buluşan her milleten siyasi mültecilerin hikayesi. Hepsi yeni bir hayat kurmak, herşeye sıfırdan başlamak için İsveç'e gelmiş ama geçmişleri onları bırakmıyor. Hiçbiri normal değil, ama ülkenin onlara sunduğu imkanlar kötü değil. Hepsinin geçmişi çok üzücü hikayelerle dolu. "Bir Kedi" yani Sirikit, hikayenin en güzel kısmı.
Çok akıcı, okuması rahat bir kitap ama başrol karakteri, yazardan daha iyi anlatıyor. Mutlaka okunması gereken bir kitap, Livaneli bence Türkiye'nin en iyi yazarı.

Not: Aşağıdaki tanıtım bülteni ve fotoğraf www.dr.com.tr sitesinden alınmıştır.


"Gerçek bir şaheser! Teknik ve psikolojik olarak mükemmel! Öldürmek mi bağışlamak mı ikilemini en iyi veren roman." Yaşar Kemal
"Arkadaşlarım bunun farkında değil ama ben bu bağlantıların üstünde ya da dışındayım. Onlar gibi davranmaya, onlara benzemeye çalışıyorum, lakin içim farklı, işte romanı yazan zavallı arkadaşımın inemediği derinliklerden biri de bu. O beni, politik geçmişi olan ve Kuzey sürgününe savrulmuş, sıradan insanlardan biri sanıyor. Başımdan geçenleri, benden daha ilginç buluyor. İçimdeki derin ve köklü karanlığın farkında değil. Çünkü insanları konuşarak tanıyamazsınız. Konuşmak, canlı yaratıklar arasındaki en etkisiz iletişim aracı. Dil yalan söylüyor, olanları çarpıtıyor, insanlığın hiç bıkıp usanmadığı klişeleri tekrarlıyor. Bu yüzden, insanları dinlemek onları anlamak için yeterli değil."
12 Mart rüzgârlarının İstanbul'dan Stockholm'e savurduğu bir mülteci olan Sami Baran, yattığı hastanede Türkiye'den bir hastayla karşılaşır. Bu adam, başına gelenlerin sorumlusu olarak gördüğü eski bir bakandır. Ondan intikamını almak amacıyla Şili, Uruguay, İran gibi farklı ülkelerden gelmiş mülteci arkadaşlarıyla birlikte bir plan yapar.
Ancak, bu planı gerçekleştirmek o kadar kolay olmayacaktır: Sami Baran, anadilin yeri geldiğinde düşmanla da anlaşma aracı olabileceğini hesaba katmamıştır. Ve bu, planın önündeki engellerden sadece biridir...
Zülfü Livaneli'nin usta kaleminden, sürgün yaşamı ve öldürmek-bağışlamak ikilemi üzerine, okurları ve eleştirmenleri değişik kurgusu ve beklenmedik final(ler)iyle de etkileyen, kusursuz bir roman.
İnce Kapak:
Sayfa Sayısı: 212
Baskı Yılı: 2016
e-Kitap:
Sayfa Sayısı: 186
Baskı Yılı: 2012
Dili: Türkçe
Yayınevi: Doğan Kitap

1 Haziran 2020 Pazartesi

Ebedi Koca - Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

Okurken, kim iyi kim kötü anlamakta güçlük çektim. Dostluk ve düşmanlık arasında gelgitleri ve  sonunda aslında herkeste kontrol edilebilir ya da kontrol edilemez bir kötülük duygusu olduğu anlatılmış. Burada iki başrol karakteri arasında kadınlar konusunda rekabet olduğu söyleniyor ama öncesinde ve sonrasında aslında Pavel Pavlovitch hep aldatılan eş durumunda. Tuhaf bir hikaye, Dostoyevski kitabı diye bitirdim. Çok zaman harcamaya değmez.

Aşağıdaki tanıtım bülteni ve fotoğraf dr.com.tr sitesinden alınmıştır.




"Nedir bu 'ebedi koca' dediğiniz, kuzum efendim? Ne anlama geliyor bu?" diye karşılık verdi Pavel Pavlovitch kulaklarını dikerek.

"Bu tür bir kocadır işte. Anlatması çok uzun sürer."

Dünya edebiyatının büyük yazarı Dostoyevski'nin Ebedi Koca romanı okuyucusunu insana dair sorgulamalarla yüz yüze bırakan bir eser.

Roman, hayatları bir kadın karakter vasıtası ile kesişen iki erkeğin aşk, nefret, suçluluk üçgenindeki insanlık hallerini gözler önüne seriyor.

Ebedi Koca, Dostoyevski'nin anlatımıyla insan bilincinin düalizmini ve çekişmelerini okuyucuya yoğun bir şekilde hissettiren bir dünya klasiği.
(Tanıtım Bülteninden)



Sayfa Sayısı: 249

Baskı Yılı: 2016


Dili: Türkçe
Yayınevi: İmge Kitabevi
İlk Baskı Yılı : 2016
Dil : Türkçe

31 Mayıs 2020 Pazar

Londra - Edward Rutherfurd

Milattan önceki dönemlerden başlayarak, günümüze kadar Londra'da geçen tarihsel hikayeler anlatılmış. 21 bölümden oluşmuş, daha doğrusu 21 kitap diyebiliriz. Farklı çağlarda birbiri ardına tarihi olaylar anlatılarak, hikayeler kurgulanmış. Hikayeler her ne kadar birbirine bağlı olmasa da, aynı ailelerin fertlerini kuşaktan kuşağa anlatılıyor, bu aileler Ducket, Silversleeves, Bull, Barnikel soyadları ile anılıyor. Günümüz Londra semtlerinin isimleri nereden gelmiş tek tek anlatıyor. Globe tiyatrosu nasıl kurulmuş, William Shakespeare ve eserlerinin sahnelenmesi de dönemin karakterleriyle anlatılmış. Shakespeare her ne kadar yazdığı eserler tartışma konusu olsa da, aslında İngiliz edebiyatı Shakespeare öncesi ve sonrası diye ikiye ayrılır. Shakespeare sonrası İngiliz edebiyatı var olmuştur denilir. Bu arada, İngiliz diye bir ulus var mı ? Kitap boyunca bu sorgulanıyor, Londra'ya kuzeyden gelen keltler ve vikingler, sonra adayı işgal eden saksonlar ve germenler daha sonra ise ticaretin merkezi olan Londra'ya dünyanın her yerinden gelen bütün dünya vatandaşları. Günümüzdeki İngiliz vatandaşlarının genetik yapısı, büyük ihtimal dünyanın her yerinden çıkar. Kitapta anlatıldığı gibi, Newyork da yaşayanlara Newyorker denmesi doğru ama Londra'da yaşayanlara Londralı ya da Londra'da yaşayanlar denemesi gerektiği öneriliyor. 

Kitabı okumak zor, eğer korona günlerine rastlamasaydı, herhalde bitiremezdim. Sıkıntıdan herşeyi okumaya başladım. Evde okuyabileceğim herşeyi okur hale geldim. İngilizlerin nasıl Amerika'ya göç ettiği, aslında Amerikaya giden Londralıların %70'i niteliksiz, işsiz ya da kralın baskısından kurtulmak için kaçmış ailelermiş. Bir kısım insanlar ise, kanun kaçağı olarak Amerika'ya gitmiş. Kitabın ilerleyen bölümleri okumaktan keyif aldığım ve daha güzel olduğunu düşündüm. George dönemi ya da george tarzı kavramının ne olduğunu hep merak ederdim. Aslında George isimli mimarların, birbirine benzer mimari tarzları ile oluşmuş, başka kaynaklarda ise; 1830 yılına kadar İngiltereyi yöneten George isimli kral döneminde oluşan kırsal ingiliz mimari tarzı olarak anlatılıyor. Son bölümlerde anlatılan bazı hikayelerin konusunu biliyordum, ya okudum ya da izlemiştim. 

Aşağıdaki tanıtım bülteni ve fotoğraf  dr.com.tr  sitesinden alınmıştır.




Aristokratlar ve taş ustaları, bİracılar ve toptancılar, meclİs üyelerİ ve fahİşeler, demİrcİler ve mezar soyguncuları... Londra'NIN HİKAYESİ boyunca, tıpkı Thames Nehrİ gİbİ durmaksızın akan yaşam, her sınıftan her çeşİt İnsanIarı, bu eşşiz şehrin tarihine dönüştürüyor. Londra, belki de dünyadaki tüm şehirlerden daha çarpıcı bir tarihe sahiptir. Ve artık, bu şehrin hikayesinin eşsiz bir sesi var. Bu epik romanda Edward Rutherfurd, okuru, Roma Dönemi'nden Tower Bridge'in Victoria Dönemi mühendislerine ve bugünkü liman alanının gelişimine dek yüzlerce yıllık bir yolculuğa çıkarıyor; renkli karakterlerinin yaşam öyküleri ve maceralarıyla, Londra tarihinin derin ve dokunaklı zenginliğine can veriyor.

"Yaz sonunda, ağaçların döktüğü yapraklar yerde birikir. Sonrasında toza toprağa karışıp gideceklerini düşünürsünüz ancak aslında hiçbir zaman tamamen yok olmazlar. Aynısı insanlar için de geçerlidir. Özellikle de bir şehirde... Her yıl, her yüzyıl, ardında kalıcı izler bırakır. Bunlar birikip sıkışır, yer yüzeyinin altında kaybolur. Fakat insan hayatına dair ufak bir parça kalır. Bir Roma seramiği, bir madeni para, Shakespeare zamanından bir toprak pipo... Hepsi bir yerlerde durur. Onları sadece birer nesne olarak görmeyin. Çünkü o para, o pipo bir zamanlar birine ait olmuştur; yaşayan, seven, her gün bizim gibi nehre ve gökyüzüne bakan birine. Biz, yer altında saklanan milyonlarca, milyonlarca pencereden birini açıyoruz."

"Edward Rutherfurd'un muhteşem romanı Londra, İngiliz tarihinin önemli olaylarını bir araya getiriyor. Rutherfurd, titiz bir araştırmayla, mükemmel bir sonuç elde etmiş. Zengin dokusunda kaybolacağınız bir roman."
-The New York Times-

"Çok az edebi roman bize modern insanın tarihi hakkında bu kadar çok şey söyler ya da bir şehre karşı böylesine merhametlidir."
-Daily Telegrap-
(Tanıtım Bülteninden)



Sayfa Sayısı: 1104

Baskı Yılı: 2013


Dili: Türkçe
Yayınevi: Artemis Yayınları

İlk Baskı Yılı : 2013

Dil : Türkçe




19 Mayıs 2020 Salı

Metro 2033 - Dmitry Glukhovsky

Kitabın, oyunu ve filmi yapılmış, Nükleer bir savaştan sonra insanların metroda yaşamak zorunda kalması anlatılıyor. Kitabı okurken amaçsızca Moskova metrosunda dolaşan Artyom'un başından geçen olaylar anlatıyor gibi geliyor. Fakat finali çok başarılı. Moskova'yı gezmeden önce metro hatlarını ve özellikle bazı istasyonları araştırmıştım, gidip gördükten sonra da büyülenmiştim. Bildiğim, Kızıl Meydan'a çok yakın olan metro istasyonları, kitapta detaylı olarak anlatılıyor. Her ne kadar kitapta çok bahsedilmese de, birçok istasyon adeta müze gibi ve büyüleci bir atmosfere sahip. Zaten Moskova büyüleyici bir kent. Kitabı önermem, zor okudum, bütün seriyi okumayı planlamıştım ama vazgeçtim. 

Aşağıdaki tanıtım bülteni ve kitap fotoğrafı www.dr.com.tr sitesinden alınmıştır.


Yıl 2033... Nükleer savaş sonrası enkaz haline gelen dünyada insan soyu neredeyse tükenmiş, radyasyon yüzünden kentler yaşanamaz halde... Hayatta kalan birkaç bin kişi yeraltına, dünyanın en büyük nükleer sığınağı olan Moskova Metrosu'na sığınıyor. Burası insanoğlunun son kalesi.

Yeraltındakiler için en büyük tehlike Karadelililer. İstasyonlar mini devletlere bölünmüş. İdealler, dinler, temiz su gibi nedenlerle bir araya gelmiş halklar. Duygular yerini içgüdülere bırakmış. Tek bir amaç var: Ne pahasına olursa olsun hayatta kalmak.

Genç Artyom'a, yaklaşmakta olan karanlık tehlikeye karsı halkı uyarmak için Metro'nun kalbi, "Polis" istasyonuna gitme görevi verilir. Metro'nun kaderi belki de tüm insanlığın kaderi Artyom'un elindedir artık...
(Tanıtım Bülteninden)



Sayfa Sayısı: 600

Baskı Yılı: 2015


Dili: Türkçe
Yayınevi: Panama Yayıncılık

İlk Baskı Yılı : 2015

Dil : Türkçe


Dönüşüm - Franz Kafka

Kafka insanları aydınlıkta ya da karanlıkta görür, kendisi karanlıkta yer almaktadır. Karanlık aslında azınlığı ya da ezilmiş kesimi temsil eder. Dönüşüm kısa, ama üzerinde konferanslar verilen bir hikaye. Gregor'un bir böceğe dönüşmesi, sanki bir iş kazası ile olumsuz bir olayın yaşanmasını anlatıyor. Dönüşüm, sadece Gregor'un bir böceğe dönüşmesini değil, Grete'nin idealize edilmiş kişiye dönüşümünü anlatıyor. Sebebini bilmiyorum ama Kafka'nın hayatını okuduktan sonra ikinci kez bu hikayeyi okudum ve daha çok etkilendim. Gregor aslında hiç ümidini kaybetmiyor ama onu istemeyen ailesi Gregor'u çoktan silmiş durumdalar, bu kısmı çok üzücü. Kafka'nın mutlu sonu yoktur denilir, bütün eserlerini okumadım ama doğru olabilir.

Aşağıdaki tanıtım bülteni ve fotoğraf www.dr.com.tr sitesinden alınmıştır.


Arka Kapak Yazısı (Tanıtım Bülteninden) 


İlk olarak 1915’te yayımlanan Dönüşüm, hikâyenin kahramanı Gregor Samsa’nın kendini bir sabah dev bir haşereye dönüşmüş halde bulmasıyla başlar ve hayatındaki değişiklikleri aktararak devam eder. Edebiyat dünyasında Kafka’nın en popüler eserlerinden biri sayılan yapıt, sade bir dille okuyucuya “toplumun farklı olanlara yaptığı muamele” hakkında bir fikir kazandırırken, diğer yandan küçük burjuva toplumlarındaki aile yapılarını en ince ayrıntısına kadar gözler önüne sermektedir. Dönüşüm ile Kafka, bir insanın haşereye dönüşmesini, soyut bir kavram olarak değil de, toplumsal ve felsefi birtakım etkilerle ele almıştır. Kafka; Gregor’un annesi, babası, kız kardeşi Grete, hizmetçileri, patronu, yarattığı diğer karakterler ve tema çeşitliliği ile okuyucuyu kendine bir kez daha hayran bırakır.

Kapak Uygulama: Hazar Ata
Editör: Nil Tuna



Hamur Tipi : 2. Hamur
Ebat : 12,5 x 19,5
İlk Baskı Yılı : 2018
Baskı Sayısı : 1. Basım
Orijinal Adı : Die Verwandlun

19 Nisan 2020 Pazar

1984 George Orwell

Bu kadar güzel bir kitabı neden daha önce okumamışım diye düşündüm, corona günlerine nasip oldu.
1947, 1948 yıllarında yazılmış bir kitap, 1949 yılında basılıyor.
Gelecek öngörüleri içeren kitabının ismi, aslında 48 yılının, 84 olarak rakamlarının yeri değiştirilerek oluşturulmuş. Türkçeye çevrilmesi de, rastlantı sonucu 1984 yılında olmuş.
3. dünya sonrası dünyada 3 büyük güç var. Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya.
Okyanusya, ABD ve İngiltere'yi içine alan bir süper güç, hikaye bu bölgede geçiyor, Winston'ın hüzünlü hikayesini anlatıyor. Hikaye, her ne kadar Londra'da geçse de, aslında sanki Sovyetler Birliği'ni anlatıyor gibi. Yazara bu soru sorulduğunda kabul etmemiş, fakat ikinci dünya savaşı sonrası sanki ısmarlama bir kitap olarak yazılmış.  Düşünce suçu aslında büyük biradere karşı olan düşünçe oluyor.
"Geçmişi kontrol altına alan, bugünü kontrol altına alır" felsefesi ana fikir. Bugün iktidarın yaptığı da bu, tek adam kontrolünde; geçmişi manüple ederek, olmuş olayları yeniden ele alıp, Atatürk'ü yok etmek  ya da başarısız göstermek üzerine bir gayreti var. Bizdeki Atatürk servgisi bitmez ama bu iktidar devam ederse, yeni nesiller Atatürk'ü ya tanımayacak, ya da yanlış tanıyacak.

Kitapda geçen not aldığım sözler;
"Akıllılık çoğunluğa bakarak ölçülmez"
"Bağnazlık bilinçsizliktir"
"Bilinçleninceye kadar asla başkaldırmayacaklar ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler"

Aşağıdaki fotoğraf ve tanıtım bülteni www.dr.com.tr den alınmıştır.


1984
Distopya olarak nitelendirilen George Orwell’ın bu şahane eseri, geçmişin aslında ne kadar da gelecekten izler taşıdığını ortaya koyuyor. 1948’de kaleme aldığı bu eser ile Orwell, günümüz modern dünyasına bir protesto bırakıyor. Her ne kadar kitabında 1984 yılını tasvir etse de kitabın derinliklerinde bugünden izler de bulabilmeniz mümkün. Bu durumda elbette ki George Orwell’ın ileri görüşlülüğü etkili.

Sovyet Rusya’ya bir eleştiri niteliğinde olan bu kitap, günümüz siyasetinin baskısı, toplumdaki adaletsizliği, insanların tek tipleştirilmek istenmesi, zihnin kontrolü ve bireyselliğin yok edilmesi gibi kavramlar üzerinde de duruyor. Ütopik olduğu kadar gerçekçi yönlere de yer veren roman, sizi yaşadığınız toplum düzeni içerisinde de düşünmeye davet ediyor. Önlem alınmadığı takdirde nerelere sürüklenebileceğimiz konusunda ipuçları veren bu romanı, elinizden bırakamayacaksınız.

Modern Dünyaya Bir Protesto: 1984
Büyük Birader olarak adlandırılan kişi ve onun denetimindeki partisi, Okyanusya yönetiminin başıdır. Okyanusya’da Büyük Birader’in otoritesiyle, toplumda hiyerarşik bir sınıflandırma bulunur. Topluma, tüm insani duygulardan arınmalarını emreden Büyük Birader; ülkede aşkı, erotizmi, bireysel evliliği ve günlük tutmak gibi insani eylemleri de yasaklamıştır. Evlilikler, tamamen devlet kontrolündedir ve amaç yalnızca devlete hizmet edecek çocuklar yetiştirmektir. Diğer yandan, ülkedeki tüm yazılı ve yazısız yayın organları, sadece devlete bağlıdır ve asla kendi düşüncelerinizi ifade etmenize izin verilmez.

Çoğunluğun bu sisteme uyduğu ve itiraz etmeksizin Büyük Birader’e saygı gösterdiği Okyanusya’da, elbette ki sisteme karşı gelen kişiler olacaktır. Bunlardan biri de Doğruluk Bakanlığı’nda çalışan Winston’dır. İçerisinde bulunduğu sıkışmışlık hissi, onu her şeye karşı gelmeye itecektir. Hikayede burada başlar. Winston’ın başkaldırışı, Julia ile olan yakınlaşması ve eylemleri sonucu başına gelenleri George Orwell, büyük bir ustalıkla işlemiştir. Kitabın sonundaysa Winston’ın türlü işkenceler sonucu, devlete bağlı bir vatandaşa dönüştürüldüğüne tanık oluruz.

Bunu Biliyor muydunuz?
George Orwell kitabın geçtiği yıl olarak aslında 1980 yılını seçmiştir. Fakat kitabın tamamlanması, Orwell’ın hastalığının da etkisiyle uzadıkça yılı, 1982 olarak değiştirmiş, sonrasında ise 1984 yılında karar kılmıştır. Bunun nedeni ise Orwell’ın kitabın yazımını 1948 yılında tamamlamasıdır. Orwell, 1948’in son 2 rakamının yerlerini değiştirmeye karar verir. Böylece kitap, 1984 adı ile basılır. 

İlk Baskı Yılı : 2000
Dil : Türkçe

29 Şubat 2020 Cumartesi

Cehaletin İktidarı-Makaleler 1 - İlhan Arsel


Türkiye'de hiç kitap okunmadığının ispatı. Osmanlı hanedanlığı için bu kadar ağır eleştiriler hiç duymamıştım. Normalde böyle bir kitabın büyük tartışmalara neden olması gerekirken, kimsenin haberi bile yok.
Başkanlık sisteminin Türkiye için ne kadar yanlış ne kadar sakıncaları olduğu 2003 yıllında İlhan Arsel tarrafından makaleler halinde dile getirilmiş. Bütün tespitleri doğru bugünlerde başkanlık sisteminin olumsuzlukları yaşayarak görüyoruz.

Kitap fotoğrafı ve tanıtım bülteni www.dr.com.tr sitesinden alınmıştır.


Aydınlanma savaşçısı Prof. Dr. İlhan Arsel’in

eski gazete ve dergi sayfalarında kalan veya

kendi arşivinde bulunup hiç yayımlanmamış olan makaleleri

Arzu Toker tarafından bu kitapta derlendi.



Arsel, bu makalelerinde güncel politika düzleminde

önemli pek çok soruyu yanıtlıyor.

Bir anayasa hukukçusu gözüyle İslamiyette kadının yerini,

din ve devlet ilişkisini, demokrasimizin karşılaşabileceği

sorunları irdeliyor.



Kitapta yer alan bazı konu başlıkları şunlardır:

• İktidarın Cehaleti ve Cehaletin İktidarı • Abdülhamid Hayranları • Osmanlı’ya Özlem

• Haysiyetli Devlet Anlayışı • Susan Kadınlarımız • Şeriatçının Küfürbazlığı

• Şeriatçıyı Tehlike Olmaktan Çıkarmanın Yolu • Şeriatçıya Karşı Savaşım

• Parlamentonun Üstünlüğü • Başkanlık Sisteminin Ülkemiz Açısından Sakıncaları

(Tanıtım Bülteninden)




Hamur Tipi : 3. Hamur
Ebat : 13,5 x 23
İlk Baskı Yılı : 2017
Baskı Sayısı : 1. Basım

Aşkımız Eski Bir Roman - Ahmet Ümit


     Kitap 3 güzel polisiye hikayeden oluşuyor. Bu tarz roman okuyanlar için hikayeler basit gelebilir. Nevzat Başkomiser ve ekibi iş başında, katilleri tahmin etmek zor değil. Bence ilk hikaye en ilginç olanı, kurgu çok güzel, finali daha güzel olabilirdi. Son hikaye ise biraz kitap olsun diye yazılmış sanki.


Aşağıdaki fotoğraf ve tanıtım bülteni www.dr.com.tr sitesinden alınmıştır. 



İstanbul’da bir kanun adamı, sokaklarda bir suç bilgesi. Başkomser Nevzat, karmaşık cinayetleri çözerken insan ruhunun derinliklerinde gezinmeye devam ediyor...

Edebiyat bazen çok tehlikeli olabilir. Anna Karenina, Madam Bovary, Esmeralda ve daha birçok kadın roman kahramanı... Bu muhteşem kadınlara ulaşmaya çabalarken, önce doğru düşünme yeteneğini, sonra da yaşamını yitiren bir adam...
Kimsenin önemsemediği overlokçu bir kızın cinayeti bile önemli sırlar içerir. Katil ve maktul apaçık ortadaymış gibi görünse de hakikat çok derinlerde gizlenmiş olabilir. Ama ne kadar gizlenirse gizlensin, Başkomser Nevzat gibi vicdanlı polisler olduğu sürece karanlık aydınlanacak, adalet mutlaka yerini bulacaktır.
Aşk hiçbir zaman masum değildir. Petersburg’un soğuğundan, İstanbul’un sıcağına gelen bir Rus bilim insanı. İstihbarat servislerini birbirine düşürecek kadar gizemli bir kayboluş. Mutluluğu ararken kendini ölümün kıyısında bulan çaresiz bir âşık...
En zevkli anlar kanlı gerçeklere dönüşebilir…
Cinayetleri çözmek için sadece aklından ve deneyimlerinden değil, yaralı yüreğinden de güç alan Başkomser Nevzat, belki de en çok bu yüzden ayrılıyor benzerlerinden, belki de en çok bu yüzden seviliyor, okunuyor ve hatırlanıyor. Aşkımız Eski Bir Roman, onun bu zorlu serüveninde yepyeni bir halka...
... mesleğini doğru yapmak için cesaret yetmez, aynı anda kocaman bir yürek ister. Ama o yürek çelikten yapılmıyor. Bir süre sonra el bombası gibi gümlüyor. O yüreği zamansız gümletmeyelim Ali. Zalimleri sevindirmenin âlemi yok.

(Tanıtım Bülteninden)


Hamur Tipi : 2. Hamur
Ebat : 13,5 x 23
İlk Baskı Yılı : 2019
Baskı Sayısı : 1. Basım
Dil : Türkçe
Orijinal Dili : Türkçe
Medya Cinsi : Ciltsiz