12 Kasım 2019 Salı

Yabancı - The Outsider - Stephen King

       Harika bir polisiye roman olarak başlıyor, ikinci bölümü bildiğiniz Stephen King kitabı.
Polis karakter analizleri çok başarılı, kararlar ve pişmanlıklara kadar, kanun koruyucuların ikilemde kaldığı bir olay. Bir kişi aynı anda iki yerde olabilir mi ? Biri yüzlerce kişinin önünde, üstelik kameralara yakalanıyor, diğeri ise sapık bir  katil. Ailelerin hayatlarını mahfediyor. İkinci kısım; Meksika kaynaklı olarak anlatılan bir efsaneye dayandırılıyor. Kendini DNA seviyesinde kopyalayan ve rüyalara giren(bazılarının rüya olmadığı sonra ortaya çıktı) bu yaratığa, Türkçe'de Umacı deniyor ama daha önce okuduğum kitaplardan, vampir(vurdalak) özelliklerini de taşıyor.

       Eğer yanılmıyorsam, Bay Mercedes kitabındaki Bill Hodges'un yetiştirdiği ya da yardımcısı dedektif, etkin rol oynuyor. Böyle bir efsanenin gerçek olduğunu herkese ikna ediyor.

      Kitap için söylenecek son söz ise; DNA izlerinin zamanla bozulup, delil olarak kabul edilmemesi söz konusuymuş. Bu yaratığın özelliğinden olsa gerek, çünkü 20 yıl öncesine ait cinayetler bile DNA kalıntıları ile çözülebiliyor.

Aşağıdaki tanıtım bülteni www.dr.com.tr den alınmıştır.

Şehir parkında, vahşice katledilen on bir yaşındaki bir erkek çocuğunun cesedi bulunur. Görgü tanıklarının ifadelerine göre katil, İngilizce öğretmeni, şehrin Küçükler Beyzbol Ligi’nin koçu ve herkesin çok sevdiği Terry Maitland’dır. Parmak izi ve DNA sonuçlarıyla desteklenen diğer kanıtlar da tartışılmaz biçimde onu işaret etmektedir.

Bu korkunç cinayetin dehşete düşürdüğü Dedektif Ralph Anderson, eskiden kendi oğlunun da koçluğunu yapmış olan zanlının, bir beyzbol maçının ortasında, herkesin gözü önünde tutuklanması emrini verir. Ne var ki, Maitland cinayetin işlendiği gün başka bir kentte bir konferansta olduğunu iddia eder ve bu, ilerleyen günlerde tanıklarla, kamera görüntüleriyle doğrulanır. Ralph Anderson ve Bölge Savcısı Bill Samuels bu şaşırtıcı gelişmenin yarattığı çelişkiyi çözmek için delillerin izini sürmeye devam ederken, cinayeti aydınlatmaya çalışan herkes
bilinmezliklerle ve tehlikelerle dolu bir anafora doğru sürüklenmektedir. Stephen King yine hayal gücünün sınırlarını zorluyor, yine usta bir
hikâye anlatıcısı olduğunu kanıtlıyor…
(Tanıtım Bülteninden)

Hamur Tipi : 2. Hamur
Sayfa Sayısı : 544
Ebat : 13,5 x 21,5
İlk Baskı Yılı : 2019
Baskı Sayısı : 1. Basım
Orijinal Adı : The Outsider



Oz:Kansaslı Dorothy - Adam Fawer

Kitabın aslını okuyun, herşey Oz büyücüsü kitabının aynısı. Belki farklı olarak biraz daha modernize edilmiş, hologramlar, dijital koridorlar, kontrol sistemleri ve biraz da kendince espiriler.

Böyle bir kitap neden yazılır gerçekten çok merak ettim. Yazarın konu bulamauıp sadece Türkiye'de yayınlanan bu kitabı yazma sebebi tamamen ticari olmalı. Türkiye standartlarına göre başarı elde etmiş önceki iki kitabının adını kullanarak yayınlanmış. Yazarın diğer kitapları Olasılıksız ve Empati'dir.

Üşenmedim bu kitabı bitirdikten sonra kitabın aslını okudum, yani, orjinal kitabın adı Oz Büyücüsü, yazarı Lyman Frank Baum.

Kitabın konusu bire bir aynı, Dorothy 12 yaşında ölüyor ve başka bir evrene geçiyor. Burası aslında bir masal alemi. Cadılar tarafında yönetiliyor, emir komuta zinciri etkin. Zaman kaybetmeyin, bu kitabı okumayın.


Aşağıdaki tanıtım bülteni www.dr.com.tr den alınmıştır.

Dorothy ilk defa öldüğünde on iki yaşındaydı.
En azından bana söylediği buydu.
Delirdiğini düşünmüştüm ama şimdi ona inandığım için esas deli ben miyim diye merak ediyorum.
Öyleysem bunların hiçbirinin önemi yok demektir.
Ama değilsem…
Eh, o zaman dünya benim düşündüğüm gibi bir şey değil demektir.
Üstelik tek bir dünya yok.

Kafanız karıştıysa canınız sıkılmasın. Benimki de karışmıştı.
Okuyun, anlayacaksınız. Sonra karar verirsiniz:
Ben mi delirdim yoksa siz mi?

Hortum seni sürükledi.
Şimdi hikâyeye baştan başlayacaksın.

Aklını, kalbini, duyularını karıştıracak bir dünyayla karşı karşıyasın.
Bu diyarda gündüzler karanlık turuncu, güneş siyah, geceler bembeyaz.
Büyünün yerini bilim aldı.
Hatırladığın herkes, her şey artık çok daha güzel, korkunç, acımasız.

Yeniden keşfetmeye hazırlan: OZ'u ya da kendini!
(Tanıtım Bülteninden)



Sayfa Sayısı: 384

Baskı Yılı: 2016


Dili: Türkçe
Yayınevi: April Yayıncılık
Sayfa Sayısı : 384
İlk Baskı Yılı : 2016
Dil : Türkçe

5 Kasım 2019 Salı

Yaz - Kürşat Başar

             Kitap sadece güzel değil, harika bir dili var, akıcı, fazla detaya girmeden olayları anlatıyor, sizi dinlendiriyor, keyif alıyorsunuz, kitabı bırakmak istemiyorsunuz. Hikaye Kıbrıs Türkü bir ailenin, rum zulmüne uğraması sonuçlarından kurgulanmış. Hiç bir anlatım abartılı değil, hiç bir şey dramatize edilmemiş. Kaybedilen hayatlar, daha sonraki nesillere yansıması anlatılmış. Kitap o kadar enteresan ki, aslında bir aşktan bahsediyor ama parelelinde çok iyi tespitler var. Emel karakteri öyle bir anlatılıyor ki, tanıdığım iki bayanla %100 örtüşüyor. Sırlarla dolu ve detay vermiyor ama detay isteyen de yok. Murat, dayısının izinden giden bir yazar, aslında herşeyi okuyarak yaşıyor. Kitap okumanın ne kadar güzel ne kadar rahatlatıcı bir yaşam biçimi olduğunu anlatıyor. Yaşam biçimi deyimi hatalı değil, eğer okuma sürelerini arttırırsanız bu dijital dünyada bile başka bir şeyden keyif almamaya başlıyorsunuz. Hiçbir zaman çok iyi bir okuyucu olmadım ama anlatılan ana karakter ve dayısı gibi bir kitap kurdu olmayı çok istemişimdir.

            Kitabın finali hakkında bilgi vermek istemem ama her zaman mutlu sonlardan yanayım. Keşke bu kitapta mutlu sonla bitseydi.

            Bu kitabı okuduktan sonra, Kürşat Başar'ın yazdığı bütün kitapları sipariş ettim.

Aşağıdaki tanıtım bülteni www.dr.com.tr sitesinden alınmıştır.





Onu gördüm ve yaz geldi.


Sanki kapı çalınıp çocukluk arkadaşınız yıllar sonra tekrar çıkagelmiş gibi… 
Unuttuğunuz bir anıyı bulmak gibi…



Çok eskide kalmış, yıllar sonra yeniden duyduğunuz anda geçmiş 
bir zamanı size taşıyan bir şarkı gibi…



Dağ yollarında kaybolduktan sonra birdenbire, bir dönemeçte denizle karşılaşmak gibi…



Yaz… bitmesini hiç istemediğim eşsiz anlar ve hiçbir şeyin, hiç kimsenin sonsuza 
dek benimle kalmayacağını anladığım ayrılıklar mevsimi…



İlk kitabıyla edebiyatımıza benzersiz bir giriş yapan ve yıllar yılı insan yüreğinin, 
özlemin, aşkın, geçmişi geleceğe bağlayan o narin bağların izini süren 
Kürşat Başar, 11 yıl aradan sonra kaleme aldığı yeni romanı Yaz'la okurlarıyla buluşuyor.



Yakın tarihimizin kritik bir döneminde dünyaya gelen, birbiri ardına yaşadığı kayıplara 
rağmen hayata tutunan bir gencin büyüme serüvenini, yüzleşmelerini ve 
bir yaz mevsimi yaşadığı sarsıcı aşkı, arka plana hızla yitip giden İstanbul'u yerleştirerek anlatıyor.



Bir karşılaşmayla değişen hayatın, küçük bir rastlantıyla uyanan arzuların, 
birdenbire gittiğiniz yolu değiştiriveren olayların ve her şartta, her yerde insana devam etme, 
hatta yeniden, yeniden başlama gücü veren o ele gelmez sırrın peşine takılarak...
(Tanıtım Bülteninden)





Sayfa Sayısı: 328



Baskı Yılı: 2014




Dili: Türkçe
Yayınevi: Everest Yayınları

Sayfa Sayısı : 328
İlk Baskı Yılı : 2014
Dil : Türkçe

11 Ekim 2019 Cuma

Satranç - Stefan Zweig

Satranç - Stefan Zweig

            Satranç oynama isteğini ben de yeniden uyandıran kitap. Dr. B. karakterinin yaşadığı gibi, bir koordinasyon bozukluğunda yaşadığım yenilgi yüzünden bir daha satranç oynamadım. Zaten iyi bir oyuncu değildim aslında belki çok yoruluyordum ve bırakmak için bahane arıyordum. Kısa bir kitap ve nasıl bittiğini anlayamadım. Keşke biraz daha uzun olsaydı, bu kitabı yazdıktan sonra karısı ile intihar eden Stefan Zweig için hem üzüldüm hem de merak ettim. Bu kitapta bir açıklama aradım ama bulamadım.
İntiharının ipucunu bir arkadaşına yazmış olduğu mektupta da vermiş; "sizler yeni bir gün doğumunu bekleyebilirsiniz, benim buna gücüm kalmadı..." Mutlaka okunması gereken bir kitap.


Aşağıdaki tanıtım bülteni www.dr.com.tr den alınmıştır.

Stefan Zweig, çok geniş bir psikoloji birikimini eserlerinde bütünüyle kullanmış ender yazarlardandır. Onun dünya edebiyatında bir biyografi yazarı olarak kazandığı haklı ünün temelinde de bu özelliği, yani yazarlığının yanı sıra çok usta bir psikolog olması yatar.
Satranç, Zweig'ın psikolojik birikimini bütünüyle devreye soktuğu bir öyküdür ve bu öykünün baş kişileri, tamamen yazarın biyografilerinde ele aldığı kişileri işleyiş biçimiyle sergilenmiştir.
Zweig ölümünden hemen önce tamamladığı birkaç düzyazı metinden biri olan Satranç'ı kaleme aldığı sırada, karısı Lotte Zweig ile birlikte göç ettiği Brezilya'da yaşamaktaydı. Satranç'ta da, olay yeri olarak New York'dan Buenos Aires'e gitmekte olan bir yolcu gemisini seçmiştir. Bu gemide tamamen rastlantı sonucu karşılaşan üç kişi: yeni dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, sıradan bir satranç oyuncusu olan anlatıcı ve bir zamanlar çok usta bir satranç oyuncusu olan, ama hayli zamandır satrançtan uzak kalmış bulunan Dr. B., öykünün aktörleridir.

(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı : 77
İlk Baskı Yılı : 2012
Dil : Türkçe

16 Eylül 2019 Pazartesi

On Dakika Otuz Sekiz Saniye - Elif Şafak

             Bir yazar düşünün, görüşlerini hiç beğenmiyorsunuz, tarzı konusunda eleştiriler getiriyorsunuz, işlediği konuları beğenmiyorsunuz. Fakat kitaplarına başlayınca, bitmesin, çabuk bitmesin diye okuyorsunuz. Elif Şafak'ın bende yarattığı böyle bir büyü var.

             Bu kitabın konusunu beğenmedim ama çok büyük bir heyecanla okudum.
Kötü yola düşen bir kadının hayatı beni hiç ama hiç ilgilendirmiyor. Böyle hikayeler okudukça, insanlardan daha çok tiksiniyor ve üzülüyorum. Neden tiksindiğimi merak ediyorsanız kitabı okumanız gerekir.

            Kitap, Leyla'nın hikayesini anlatsa da, geleneksel türk toplumunun aile yapısına ciddi eleştiriler içeriyor. Bazı okuduklarınız sizde çok ciddi iz bırakır, Gece Sesleri-Ayşe Kulin gibi, bu hikaye de benzer bir etki bıraktı.

            Roman kahramanı Leyla, çok şansız bir çocukluk geçirmiş. Aile hayatı bir hayli tuhaf. Tuhaf olduğu kadar aslında kadına hiç değer vermeyen bir zihniyet nedeniyle herşey ama herşey çok zor. Böyle bir dünya çekilmez olur. Hikayenin geri kalan bölümü, yani İstanbul'da geçen bölümü son derece klasik. Kötüyü yola düşen bir kadın ve 5 can arkadaşı. Her birinin birbirinde ilginç hikayeleri var. Fakat hepsinin ortak özellikleri Leyla ile arkadaşlıkları, arkadaşlıktan öte bir aile olmuşlar aslında. Hepsi gerçek bir aile özlemi çeken kişiler.

Kitap ile ilgili küçük bir kaç not :
           Meşhur amerikalı deniz piyadelerinin solcular tarafında Dolmabahçe'den denize atıldığı olayı eğer bir amerikalı anlatsa ancak böyle anlatabilir. Amerikalı askerler denize kendiler atlamışlar. Elif Şafak sadece Türk düşmanı değil, amerikan hayranı.

          Kitaptan bir alıntı ama,cümleye tarihin en geç 1977 olduğu gerçeği ile yaklaşın. D/ali 1977 yılında öldü. Onun söylediği cümle ise şöyle:"Ne tarafa dönse beyaz mezar taşları çıkardı insanın karşısına -otoyol kenarlarında, alışveriş merkezlerinin yakınında..." Otoyol kenarları neyse ama AVM ler  hayatımıza son 20-25 senede girdi. İlk avm olarak anılan Galeria avm'nin açılış tarihi 1 Ekim 1987. Bu terimin dilimize girmesi ise daha sonraki yıllarda olmuştur.

         Bu klasik hikaye ile ilgi Twitter da çeşitli iddialar var. Bunlar ne derece gerçek bilmiyorum. Fakat Kahraman Çayırlı'nın "Hayat Kadınları Aldatmaz (2007) romanından alıntılar varmış, hatta şablon tamamen aynıymış.

Kitabın özeti gibi bir cümle ise ;
Böylece bu kadının(Leyla) bütün hayatı, Anadolu masalları başlatan o meşhur cümlenin bir yansıması olacaktı: Bir varmış, bir yokmuş...  #ElifŞafak #ondakikaotuzsekizsaniye

Aşağıdaki tanıtım bülteni www.dr.com.tr 'den alınmıştır.




Adı Leyla’ydı. İstanbul’un en eski genelevlerini barındıran o meşum sokakta yer alan gülkurusu renkli evde bilinen adıyla Tekila Leyla. Öyle derdi ona arkadaşları, ahbapları ve müşterileri. Öyle derdi ona beş kadim dostu. Hiç istemezdi Leyla kendisinden geçmiş zaman diliminde söz edilmesini. Ama işte kalbi daha az evvel susmuş, soluk alış verişi ise hepten kesilmişti. Şehrin kenarlarında bir çöp kutusuna bırakılmıştı cansız bedeni. Gene de henüz durmamıştı beyni. Çalışıyordu hâlâ. Tastamam on dakika otuz sekiz saniye boyunca…

(Tanıtım Bülteninden)


Hamur Tipi : 2. Hamur

Sayfa Sayısı : 392

Ebat : 13,5 x 19,5

İlk Baskı Yılı : 2018

Baskı Sayısı : 1. Basım



24 Ağustos 2019 Cumartesi

Bobby Dixon - Savaşçı

Bobby Dixon iyi bir sporcu ve bizden biri. Yaşamının Türkiye öncesi dönemi hiç kolay geçmemiş. Zaman zaman ümitsizliğe kapılmış hatta başarısız olmuş. Islahevine gitmiş, kardeşini kaybetmiş, aile ortamında bir çocukluk yaşamamış. Daha kötüsü ev ortamında bile doğru dürüst bulunmamış. Bu şartlarda kolej ve daha sonra iki yıl daha üniversite okuması ve boy dezavantajına rağmen basketbola devam etmesi büyük bir başarı.
Avrupa'da bir çok ülke ve takımda oynanıp ön plana çıkamamış. Hayatındaki herşey, Karşıyaka'ya transferi ile düzene girmiş. Kalıcı olduğu ilk takım Karşıyaka, sonra Fenerbahçe olmuş.
Kitapda, Karşıyaka ile elde ettiği lig şampiyonluğundan ve Fenerbahçe ile kazandığı Euro League şampiyonluğundan daha fazla bahsetmesini beklerdim.

Aşağıdaki tanıtım bülteni www.dr.com.tr den alınmıştır.



İnsanı başarıya ulaştıran şey hedefleridir.
Her hedef ulaşılabilirdir; yeter ki disiplini, kararlılığı ve istikrarı hayatımızın merkezine koyalım.
Vermek zorunda kaldığım mücadeleler ve ailemin bana daha iyi imkânlar sunamıyor oluşu, standart bir Amerikalı siyahi adam hayatı yaşamamı ve bu yaşamı haklı çıkarmamı sağlayacak bahanelerimin olmasını mümkün kılardı aslında.

Hatalar yaptım. Ama neyse ki en büyük hatam ölümcül değildi. Biliyorum, gelecekte sahip olacağım başarıya doğru ilerlerken daha az bedel ödeyebilirdim belki; ama ne yazık ki biraz ağır bir bedeli oldu her şeyin. Ben yine de tüm bunları yanlış yolda gitmenin sonuçları olarak değerlendirmeyi tercih ettim. Tehlikelerle dolu bir çevrede yoksulluk içinde büyümek, her şeyi zor yoldan öğrenmeme neden olmuştu.

Şimdi artık benim hikâyemi tamamen benim perspektifimden ve benim gerçeklerimle öğreneceksiniz. Çünkü size borçlu olduğum şeylerden birinin de hikâyemi paylaşmak olduğuna inanıyorum. Paylaştıklarımın, içinde bulunduğu şartlar müsaade etmiyor gibi görünse de kendine inanması gerekenlere cesaret, motivasyon ve ilham vermesini umuyorum.

Tüm sporseverlerin yakından tanıdığı Bobby Dixon (Ali Muhammed), mücadelesi ve azmiyle devleştiği parkenin dışında, ilk kez sizlerle…

(Tanıtım Bülteninden)

Hamur Tipi: 3. Hamur
Sayfa Sayısı: 160
Ebat: 13,5 x 19,5
İlk Baskı Yılı: 2019
Baskı Sayısı: 1. Basım



21 Temmuz 2019 Pazar

Pazarlık Yok - Uğur Dündar

        Sözcü gazetesinde Uğur Dündar'ın yayınlanan köşe yazılarından oluşan bir kitap.
Her bir makale, bugünlere nasıl geldik ? sorusuna yanıt veriyor. Çok beğendiğim ve güzel mesajlar veren bir kısmı ise;

4.Kasım.2012'de sözcü gazetesinde yayınlanmış.

Atatürk Niçin Büyüktü ?
Ankara...
Cumhuriyet'in 10. Yılı...
Kutlamaların tümüne katıldığı için yorgun düşen Atatürk, geç saatlerde Ankara Palas Oteli'nde, Başbakan Şükrü Kaya ve yazar Ruşen Eşref Ünaydın'la sohbet ediyor.
Ruşen Eşref  bir ara, "Paşam etraf çok kalabalık. Korumaları biraz artırsak mı ?" diye soruyor.
Atatürk "Hayır, olmaz!" diyor. "Bu, icraatından emin olmayanların yapacağı iştir!"


Aşağıdaki tanıtım bülteni www.bilgiyayinevi.com.tr sitesinden alınmıştır.



Güzel ülkemizi yıllardır yöneten gerici zihniyet, bize dostluğu, arkadaşlığı, hatta sevgiyi bile unutturmaya çalıştı. Sevgisiz bir toplum yaratmaya uğraştı. İktidarını koruyabilmek uğruna, farklı siyasi görüşlerde olmalarına karşın, aynı mahallede, sokakta, apartmanda barış ve huzur içinde yaşamayı başaran insanlarımızı kamplara ayırıp kutuplaştırdı. Onları birbirine düşman edip çatıştırabilmek için her fırsatta acımasızca kin ve nefret tohumları ekti. Kardeş kavgasını körükleyerek lanetli terörden bile oy devşirmeye kalktı. Elinizdeki kitap, güzel ülkemizin işte bu karanlık yıllarına tanıklık ediyor. Büyük önder Atatürk'ün yaşadığımız coğrafyada hâlâ bir mücevher gibi parıldayan laik, demokratik “Cumhuriyeti”ne dört elle sarılması gerekirken, tam tersini yapan ve Türkiye'yi ortaçağ karanlığına sürüklemeye çabalayan zalimlerin topluma yaşattıklarını anlatıyor. Halkın bilgilenme hakkı dışında hiçbir gücün önünde eğilmeyen ve en zorda kaldığı anlarda bile dik durmaktan asla vazgeçmeyen bir gazetecinin, yarım asırlık birikim ve deneyim imbiğinden süzerek aktardığı gerçekleri yansıtıyor. O nedenle kitabın kapağında “Pazarlık Yok” yazıyor.




Stok Kodu
:
9789752205963
Boyut
:
13,8 x19,5 cm.
Sayfa Sayısı
:
328
Basım Yeri
:
Ankara
Baskı
:
9
Basım Tarihi
:
2015
Kapak Türü
:
Amerikan Kapak
Kağıt Türü
:
Kitap Kağıdı 60 gr.
Dili
:
Türkçe


Hayatın Mucizeleri - Stefan Zweig

        Karakter tahlilleri ve muhteşem mekan tasvirleriyle anlatılan güzel bir hikaye fakat hayatın mucizeleri nedir pek anlamadım. Ressam, bir model ararken, bulduğu genç yahudi kızı hristiyan yapma gayretinde, fakat genç kız hristiyanlardan hiç hoşlanmıyor. Başından geçen olaylar ve kitabın sonunda çok haklı olduğu görülüyor. Din kaynaklı olarak, insanların birbirlerine düşman olduğu bir dünya, bütün insanlığın sorunu, sadece bizim değil.

Aşağıdaki fotoğraf ve tanıtım bülteni www.dr.com.tr sitesinden alınmıştır.



Pencerelerin üzerinde günün ilk ışıkları görünüyordu. Ama onun hayatına ışık getirmiyorlardı, çünkü uzun yıllardır sürdürdüğü bu hayatta artık yeni şafaklar görmek istemiyordu, mucizelerinin dokunduğu şeyler henüz gerçekten onlar tarafındna dönüştürülmemişti. Ve şimdi, korku duymaksızın, kendini son mucizeye, düş ve illüzyon olmaya son veren ve sadece karanlık, sonsuz gerçeklik olan mucizeye yakın hissediyordu."



(Tanıtım Bülteninden)



Hamur Tipi : 2. Hamur

Sayfa Sayısı : 87

Ebat : 13,5 x 21

İlk Baskı Yılı : 2018

Baskı Sayısı : 1. Basım

7 Temmuz 2019 Pazar

Afrika’nın Hiçbir Yerinde - Stefanie Zweig

       Gerçek bir hayat hikayesinden alınmış. Bunu bilmek farklı bir etki yaratıyor. Okurken savaşın kötü yüzünden bahsedilmiyor, parçalanmış ailelerden, arkadaşlardan bahsediyor. Almanya'da yahudi olduğu için, Alman kabul edilmeyen bir aileye, İngiliz sömürgesi Kenya kucak açıyor. Dilini bilmiyorlar, daha kötüsü İngilizce de bilmiyorlar ama mutlu olarak yaşıyorlar. Fakat özlem ve Almanyadaki yakınları hep akıllarında. Bir gün Kenya'dan ayrılıp, Vatanlarına döneceklerine inanıyorlar. 9 yıl sonraki gelişmeler bunun mümkün olduğunu gösteriyor ama Afrika'nın büyüsü bu aileyi hiç bırakmayacak. Bence hikaye bitmemiş.


Aşağıdaki tanıtım bülteni www.kitapmatik.com.tr sitesinden alınmıştır.

Gerçek bir yaşam öyküsüdür Afrika... 1938 yılında Yahudi asıllı küçük bir ailenin Nazi hışmından kaçarak o zamanların İngiliz sömürgesi Kenya'ya sığınması ve yeni bir vatan edinme çabaları, uzaktan savaşın görüntüsü, endişeler, kaygılar, umutsuzluklar ve hüzün... Hukuk eğitimi görmüş Walter Redlich, güzel ve naif karısı Jettel, tatlı duyarlı küçük Regîna ve kahkahası dağlara yükselen Afrikalı Ovvuor'un sıcacık, tatlı öyküsünde bir dönemin acıları ile beraber yeni bir vatan edinmenin umutları da var Afrika romanında.
Yahudi asıllı küçük bir kızın İngiliz okulunda eğitim görürken yaşadıkları, hissettiği ikilemler, hayatına hızla giren romanlar, Charles Dickens'ler ve tam tam sesleri...
Bir Alman olan Walter'in İngiliz ordusunda yaşadıkları, kafası karışmış askerler, bütün dünyalarını ve yeteneklerini ülkelerinde bıraknıış kadınlar ve erkeklerin sıcak Afrika'ya uyum sorunları... Ve nihayet Nazilerin ortadan kaldırılmasından sonra 1946 yılında ülkelerinden sürülen parçalanmış Yahudiler için bir yol ayrımı...
Walter'in Almanyası mı, Regina'mn Afrikası mı... Bir yanda vatan özlemi, bir yanda ise sihirli güzellikler ve büyüleyici ormanlarıyla Afrika... Afrika romanında sığınmacıların kendine ait bir dünya kurmaya çalıştıkları Kenya'da sadece Redlich ailesinin değil bütün sığınmacıların orijinal öykülerini bulacaksınız...



Haliç'te Yaşayan Simonlar - Hanefi Avcı


           Hanefi Avcı'nın Eskişehir Emniyet Müdürüyken yayınlanan olay kitabı. Kitap satışları çok yüksek olunca Merkeze alınmak için talepte bulunmuş.Kitabı 2010 yılında Eskişehir Emniyet Müdürüyken yazmış.
Kitap yaklaşık 600 sayfa, bir çok kişi okumadan, köşe yazıları yazıp, eleştirmiş. Temel eleştiri konusu; sistemi bu kadar eleştirip, sistemi düzeltmek için gerekli girişimleri yapmamış. Oysa okudukça görüyorsunuz, sistemin elverdiği kadarıyla elinden geleni yapmış. Kitabın belgesiz ve delilsiz olduğu ve haksız suçlamalar içerdiği eleştirisi var. Savunma ise şöyle, eğer toplanan deliller kitaba eklense en az 5-6 cilt olacağını söylüyor.
Cemaatin asker ve polis içersindeki yapılanmasını 2010 yılında anlatmış. Aslında cemaatin devletin bünyesinden temizlenmesinin çok zor ve uzun bir süreç olduğunu anlatıyor. Tekrar hatırlatıyorum yıl 2010.
Kitabın ilk bölümleri Hanefi Avcı'nın anılarını anlatıyor, son bölümleri ise ağırlıklı olarak Fettullahçı yapılanmayı anlatıyor. Bu kısımları kitap ilk yayınlandığı sıralarda çok tepki toplamış o dönemde bu yapılanma ile iktidar partisi omuz omuza şeriatı getirmek için çalışıyorlardı.

Kitapta geçen ilgi çekici cümleler;
"Bana bu dünyada cehennemi yaşatacaklar..."
"Dünya, ilk adımı atmaktan korkan yalnız insanlarla dolu."
"İnsanların kalbini değiştirmek cesaret ister."


Aşağıdaki tanıtım bülteni www.dr.com.tr 'den alınmıştır.


Emniyet Teşkilatının efsanevi ismi, Susurluk sürecinde cesur duruşuyla gerçek bir kanun adamı tavrı gösteren Hanefi Avcı yine doğru bildiklerini söylemeye devam ediyor. Ucunun kime dokunduğuna bakmadan, yalnızca ülkesine karşı vicdani sorumluluğunu yerine getirmek için son dönemde yaşananların iç yüzünü kamuoyuna açıklıyor.

Kitap iki bölümden oluşuyor. Devlet başlıklı ilk bölümde, yıllarca devlete hizmet etmiş bir güvenlik görevlisi olarak geçirdiği fikirsel dönüşümü, bu dönüşüme neden olan olayları okurlarla paylaşıyor. Bu fikirsel dönüşümün sonucunda Avcı artık, uzun yıllar mücadele ettiği, sisteme muhalif grupların demokratik ve sağlıklı bir sistemin olmazsa olmazı olduğuna, farklı fikir ve düşüncelerin topluma zarar değil, ancak bir zenginlik katacağına, güvenlik sorununa indirgenen Kürt sorununun ancak demokratik hak ve özgürlükler alanının genişletilerek siyasi yollarla çözümlenebileceğine ve ordunun batılı ülkelerde olduğu gibi siyasetin dışında kalarak güçlü bir ordu olabileceğine inandığını açık yüreklilikle ifade ediyor. Avcı, bu kitabı yazmaktaki önemli amaçlarından birinin, böyle köklü bir değişim yaşamasına neden olan mesleki tecrübelerini aktararak, çok geniş bir kriminal yelpazede çalışmış olmanın verdiği donanımla kendinden sonra geleceklere yol göstermek olduğunu belirtiyor.

Cemaat başlıklı ikinci bölümde ise Avcı devletin çeşitli kurumlarına nüfuz etmiş cemaat yapısının son zamanlarda meydana gelen olaylardaki (özel yetkili mahkemelerin sürdürdüğü tahkikatlardan, telefon dinlemelerine, vs.) rolünü ortaya koyuyor. Cemaatin polis, ordu, MİT, jandarma, yargı ve diğer devlet kurumları içerisinde ayrı bir hiyerarşik örgütleme kurarak ve bu teşkilatların sistemlerini bozarak çalışmalarını engellediğinden, üstüne üstlük bu teşkilatların personeli arasında ayrım, güvensizlik ve düşmanlık yaratarak kurumları içerden ve tamir olunmaz biçimde yaraladığından bahsediyor. Bugün özellikle özel yetkili mahkemelerce yürütülen tahkikatların, arka planda cemaatin talimatı ile Emniyet İstihbarat Şubesindeki unsurları ve cemaate bağlı savcılar desteği ve zorlaması ile yürütüldüğüne, yürütülürken hukuksuz işlemlerin yapıldığına dair ciddi emareler olduğunu iddia ediyor. Tüm bu iddialarını, delilleriyle sağlam bir zemin üzerine inşa ediyor.

Avcı kitabın başlığında iki metafor kullanıyor; bunların devlet görevlilerinin, belli bir ideoloji etrafında örgütlenmiş grupların ve genel anlamda toplumun zihniyetini tanımlayabilmek için ne kadar isabetli bir biçimde seçilmiş olduğunu kitabı okuyup bitirdiğinizde anlayacaksınız. Görünen değil, perde arkasındaki gerçekleri merak ediyorsanız Emniyet teşkilatının güvenilir ve öncü ismi Hanefi Avcı'nın dürüst ve cesur sesine kulak verin!

Hanefi Avcı, meslek hayatına 1976 yılında Mut ilçe Emniyet Komiserliği görevi ile başladı. Daha sonra İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü, KOM Dairesi Başkanlığı ve Edirne Emniyet Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Avcı, halen Eskişehir Emniyet Müdürü olarak göre yapmaktadır. 2006 yılında TASAM'ın Stratejik Vizyon Sahibi Bürokrat Ödülü'nü kazanmıştır. Avcı, Emniyette teknik-elektronik istihbaratın kurucusu olarak bilinir.



Sayfa Sayısı: 608

Baskı Yılı: 2010


Dili: Türkçe
Yayınevi: Angora
Sayfa Sayısı : 608
İlk Baskı Yılı : 2010
Dil : Türkçe

Ölüler Diyarı - Jean-Christophe GRANGE


          Stéphane Corso, zor bir göreve soyunuyor. Aslında katilin kim olduğu konusunda hiç şüphesi yok, fakat karşısındaki kişi son derece soğuk kanlı ve akıllı. Bu nedenle suçlu olduğunu ispatlaması kolay olmuyor. Aslında ispatlayamıyor ama beklenmedik gelişmeler yaşanıyor. Kitabın mahkeme sürecinde katili tahmin etmek zor değildi ama neden bu cinayetleri işlediği sorusuna yanıt bulamadım. Detaylarını daha sonra öğreniyoruz. Grange'nin rahat okunabilir, orta seviyede bir kitabı. Artık adet oldu, yazdığı her kitabı okuyoruz. Küçük bir ayrıntı gibi görünse de Grange'nin kitaplarında neredeyse hiç normal insan yok, herkesin psikolojik sorunları var.

Aşağıdaki tanıtım bülteni www.dr.com.tr 'den alınmıştır.



Cinayet büro amiri Stéphane Corso, bir dizi striptizci cinayetini araştırmakla görevlendirildiğinde, ne peşinde olduğu katilin karmaşık ruh halinin ne de girmesi gereken karanlık dünyanın farkındadır. Soruşturma onu geçmişi şaibeli, goya hayranı bir ressama götürür: Phılippe Sobieski’ye. Ressamla corso arasındaki düello, porno ve sadomazoşizm dünyasının labirentlerinde bir kedi fare oyununa dönüşür. Gerilimin efendisi Grangé, Ölüler Diyarı’nda insan doğasının kuytu köşelerini keşfe çıkıyor…

Sen kötüsün. 
Sen bir katilsin. 
Sen bir sapkınsın. 
Senin kanın çürümüş, zehirli ve kokuşmuş bir kan. Soyun neyse kanın da odur.
(Tanıtım Bülteninden)

Hamur Tipi : 2. Hamur
Sayfa Sayısı : 464
Ebat : 14 x 23

İlk Baskı Yılı : 2019


Kuş Kapanı / Dönüşüm Stefan Zweig

İlk öykü yaşlı bir adamın imkansız platonik aşkını anlatıyor.
Kendi duygularını gizlice başkasının ağzından dile getiren yaşlı adam, aslında kendi hissiyatlarını açığa vurmaktadır. Önceleri dalga geçtiğini sandığı olay, aslında kendisini de etkiler ve adından da anlaşılacağı gibi kapana girer. Biraz hüzün, biraz heyacan, kısa bir hikaye.

İkinci öykü de ise bir askerin hayatını bir günde nasıl değiştirdiğini ve sonrasında yaşadığı mutluluğu ele almış. Biraz şans, biraz dolandırıcılıkla zengin olan adamın, hiçbirşeyden mutlu olmamasıyla, parasını çarçur edip, ihtiyacı olan kişileri mutlu etmeye çalışmasını anlatıyor.
Aslında iyi bir karakter ve suçluluk çekiyor. Sonunda kendini buluyor ve mutlu oluyor. Aynı hikaye hem "Dönüşüm" hem de "Olağanüstü Bir Gece" adıyla yayınlanmış.

Aşağıdaki tanıtım bülteni www.kitapyurdu.com 'dan alınmıştır.

Bir itirafla başlayayım hikâyeme. Geçen yıl ağustosta Cadenabbia’daydım ve aynı otelde kaldım. Bunu sizi şaşırtacağından eminim, çünkü size tekrarlardan kaçınmaktan bahsettiğimi hatırlıyorum. Ama hikâyemi öğrenir öğrenmez neden bu kuralımı yıktığımı anlayacaksınız.
Burası o zaman da şimdiki gibi ıssızdı. Milan’lı bir adam vardı, bütün gün balık tutuyor, ertesi sabah aynı balığı yakalamak için akşam olduğunda tuttuğu balığı yeniden göle bırakıyordu. Sessiz sakin, etyemez, varlıkları yoklukları belli olmayan iki İngiliz vardı. Bir de yakışıklı bir delikanlı ve yanında soluk tenli, güzel bir kız kalıyordu otelde. Kızın, karısı olup olmadığını merak etmiştim çünkü birbirlerine karşı çok sevgi dolu davranıyorlardı.
*****
Beni bugün her şeyin gizemli bir şekilde çektiği gibi, uzaktan bir yerden müzik sesi ve çılgın sesler beni kendine çekmişti. Kendimi hayatın akışına bırakmak istiyordum. Kalabalığın içinde böyle sürüklenmenin sıra dışı bir büyüleyiciliği vardı. Heyecanlanan kütlenin içinde ben de heyecanlanıyordum; tüm duyularım toz, tütün, nefes ve terle karışmış bu ekşi sisin etkisiyle uyarılmıştı. Son zamanlara, düne kadar bana bayağı ve sıradan ve sonuç olarak da tiksindirici görünen her şey, kesinlikle uzak durmam için eğitildiğim her şey sanki ilk defa hayvani, dürtüsel ve sıradan güdülerle kendi akrabalarımın farkına varmışım gibi, arzularımın birincil hedefi haline gelmişti. Burada, şehrin varoşlarında, sıradan askerlerin, hizmetçi kızların ve serserilerin arasında kendimi tarif edilmez şekilde rahat hissediyordum. Bu yeni havayı sevinçle ciğerlerime çektim; kalabalığın içinde omuz omuza olmak mutluluk vericiydi ve tuhaf bir merak içinde bu sürüklenişin beni nereye götüreceğini öğrenmek için bekliyordum…

Yayın Tarihi
ISBN6052940761
Baskı Sayısı1. Baskı
DilTÜRKÇE
Sayfa Sayısı86
Cilt TipiKarton Kapak
Kağıt CinsiKitap Kağıdı
Boyut13.5 x 21.5 cm